Bizde iman aşkı ve kalbimizde vatan aşkı olduğu sürece hiçbir güç bizi yenemez.
*****
Korku ve çaresizlik uyuşturucu gibi kanınıza enjekte edildiği zaman sağlıklı düşünmezdi insanoğlu. Yusuf şoka girmiş gibiydi öylece yere bakıyordu."Helikopter geldi Komutanım." Sesler birbirine karışmıştı. Gökhan Yüzbaşını helikoptere bindirdiler.
"Hipovolemik şok geçiriyor ilk müdahale yapıldı." Yusuf Astsubay gerekli açıklamayı yaptı.
"Ferda kızım." Genç kadın yavaşça arkasını döndü. Yüzünde sahte bir tebessüm belirdi. Karşısında duran babasının koyu yeşil gözlerinin içine baktı.
"Sence de geç kalmadın mı hangi yüzle bana kızım diyorsun?" Ferda geçmişte babası yüzünden yaşadığı acıları unutmak istese de unutamıyordu. Geçmişi geride bırakmak istese de önüne çıkıyordu bir şekilde. Yaşlı adam, yaptığı hatalardan ders almış olsa da son pişmanlık fayda etmiyordu. Verdiği kararla hem kızının, hem damadının, hem de torununun hayatını mahvetmişti.
"Sessiz kalıyorsun söyleyecek doğru sözün olmadığını bilmek güzel ama senin yüzünden üçümüzün de hayatının cehenneme dönmesi nasıl bir şey biliyor musun? Serdar'a yaşadığımı söyleyemeden şehit olması nasıl bir şey, peki bir çocuğunun olacağını ardımda bıraktığım nottan öğrenmesi düşünsene." Birkaç saniye babasının gözlerinin içine baktı.
"Senin bana yaşadıklarının aynısını annem, sana yaşatsaydı? Ardında sana olan nefretini senin çocuğuna hamile olduğunu ama bu çocuğun bir hata olduğunu çocuğu aldırdığını söyleyip gideceğini peşinden gelmemeni söyleseydi ne hissederdin?" Genç kadın yıllardır içinde biriktirdiği nefreti kusmuştu sonunda. Yaşlı adam, kızından duydukları ile bir kez daha geçmişte yaptığından pişman oldu.
Gaye kendini nişanlısının mezarında buldu. Kimseye haber vermeden hastaneden kaçmıştı. Mezar taşını okşadı. Gözleri dolu doluydu.
"Selim." Sesi fısıltı gibi çıkmıştı. Derin bir nefes aldı boğazındaki düğümü gidermek için yutkundu.
"Ben geldim. Biliyor musun, ben artık asker olamayacağım. Kalbimde benim üniformamı elimden alan kurşun olduğu sürece üniformama kavuşamayacağım. Şimdi ne olacak diye düşünmekten aklımı kaçıracak gibi oluyorum?"
"Nerede benim kızım?" Aysima Hanım'ın sesi tarumar çıkmıştı. Kızına su almak için on dakikalığına gitmişti geri döndüğünde kızı yoktu. Koskoca hastaneyi aramışlardı ama kızına dair bir iz yoktu.
"Daha önce böyle bir şey ile karşı karşıya gelmemiştik efendim." Güvenlik mahcupca açıklama yaparken Aysima Hanım daha fazla ayakta kalamayıp kızının yatağına oturdu.
"Bu nasıl bir sorumsuzluk ayakta duramayan kızım nereye kayboldu, siz değil miydiniz?" Yaşar Albay, Doktor Yavuz'un ela gözlerinin içine öfkeyle baktı.
"Kalbindeki kurşun kritik bir yerde diyen, tek başına kalmaması gerek kalbindeki kurşun yüzünden kriz geçirmesi an meselesi diyen. Ya sen?" Yaşar Albay hızla karısına döndü.
"Nasıl olur da kızını yalnız bırakırsın Aysima?" Kaybetme korkusu baş gösterdiğinde ağızdan çıkanı kulak duymazdı. Kızının tehlikede olduğunu düşünen Yaşar Albay'da acısını karısından ve Doktor'dan çıkarıyordu. Aysima Hanım, kocasının sözlerinden sonra yaşlı gözlerle gözlerinin içine baktı.
"Ben sadece." Yaşar Albay, karısının sözünü bıçak gibi kesti.
"Sen sadece ne bilmiyor musun kızının tek başına kalmaması gerek ya kalbindeki kurşun yüzünden kriz geçirirse ya ona bir şey olursa? Senin anneliğin bu kadar mı Aysima nasıl bu kadar sorumsuz davranabilirsin?" Aysima Hanım, kocasının her bir sözünde kalbinde acı nüksetti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vatan Sağolsun
ActionEledim eledim höllük eledim, Aynalı beşikte canan bebek beledim. Büyüttüm besledim asker eyledim, Gitti de gelmedi canan buna ne çare, Yandı ciğerim de canan buna ne çare. Bir güzel simâdır aklımı alan, Aşkın sevdasını canan sineme saran. Bizi kınam...