Karşımda geçmişte adının Zeynep olduğunu düşündüğüm ama aslında adının Zeynep Sevim olduğunu öğrendiğim, gençliğimin en güzel günlerini bana zehir eden kadın ve dibinde anne diye hitap eden başka bir çiçek adına sahip bir kadın ve zamanında adı batasıca diye rumuzlandırdığım ismi lazım olmayan kişi hakkında konuşmak için bir araya geldiğimize inanamıyorum şu anda. Bir dakika kim benim bu insanlarla onların istediği konu hakkında konuşacağımı ya da eskileri yad etmek istediğimi söyledi ki? Tekrar bir bardak su daha isteyip, kana kana içtim. Hala şaşkınlığımı atabilmiş değilim ve biraz daha bu ortamda durursam kendimden beklemediğim öyle kaba ve fütursuzca şeyler söyleyeceğim ki ben de bunları yaptığıma inanamayacağım. Bunu nereden mi biliyorum? Suyumu içerken yapabileceklerim gözümün önünden geçti bir film şeridi gibi birden. Sonrasında olabilecek her türlü olumsuzluğu da zihnim ekleyince bunca yıldır ofisimin hemen karşısında olan kafe çalışanlarına ve müdavimlerine rezil olup, bir süre daha sinir krizi geçirecektim. Derin bir nefes alıp, sadece ''Değmez!' dedim usulca ve masada oturanlarla hiç göz teması kurmadan içtiğim iki bardak suyun parasını ödeyip, çıktım. Aslında yürüyüş yapmak bana oldukça iyi gelecekti şu anda ama arkamda bıraktığım kadınların peşimden gelip beni bu sefer çarşı meydanında rezil olmayı da göze alamadım ve atladım bir taksiye. Kızının doğumuna yetişmeye çalışan bir anne gibi hissettim kendimi taksiye binince. Acelece verdim evimin adresini sürücüye. Bir dakika! Benim kızım hamile değil! Gerçek şu ki evli de değil! Ben anneanne de olamayacağım bu arada en azından bir süre daha kadar! Zihnimdeki bu saçma diyalog daha ne kadar sürecek bilmiyorum ki! Sanırım kendimi güvende hissedinceye kadar.
Küçük bir kız çocuğu iken annem ve babam arada kavga ederlerdi ve evde sanırım sadece ben etkileniyordum bu kavgadan. Ablalarım bu durumu hiç yadırgamazlar ve ''Amaan her zamanki halleri!'' derken ben odada kapı arkasına tartışmaları bitinceye kadar gözlerimi sımsıkı kapar ve zihnimden annem ve babamın birbirlerini ne kadar çok sevdiklerine dair uydurma hikayelerle kendimi sakinleştirirdim. Öyle her Allah'ın günü kavga olan bir evimiz yoktu ve benim hatırladığım kadarı ile babamın annemi hiç dövdüğünü bilmem. Sadece yükselen sesler ve bağırış çağırışlar bana güvensizlik verdiğinde sığınacak bir kapı arkası bulur beklerdim o anların bitmesini. Belki annem ve babam bile benim kadar etkilenmez, sesle kesildikten 10 dakika sonra bile şakalaşmaya başlardı. Onlar bilmezlerdi ki küçük kızlarının bu ortamdan ne kadar etkilediklerini. Yıllar sonra fark edebildim annem ve babamın birbirleri ile iletişim şekliydi bu, biri diğerini sinir eder, bağırtır, diğeri de onu. Düştüğüm o dipsiz kuyulardaki çırpınışlarımı ve annesiz ya da babasız kalma korkularımın kaç gece kabuslarla beni mahvettiğini pek bilemediler. Yıllarca iletişim şekilleri aynı oldu desem yalan söylemiş olmam, ama daha az sesli devam ediyorlardı yaşlanınca iletişimlerine.
Çocukluğumdaki savunma mekanizmam yine geldi bu olaydan sonra, bu yaştan sonra daha neler ile karşılaşacağım acaba ben 55 yaşına gelmiş biriyim ve az kalsın bir ayağım çukurda neredeyse diyeceğim. Belki de bir ayağım çukurdadır da ben bilmiyor olabilirim. Panik olmamam ve çocuklara bunu hissettirmemem lazım diyerek acelece girdim apartmandan içeri. Evde çocuklar yoksa şanlı günümdeyim diyeceğim ama değilim şanslı günümde falan cümlesi fırlıyor ağzımdan. Evet kesinlikle şanslı günümde falan değilim. 40 yıl önce tanıdığım ve yaklaşık 35 yıldır hiç tanımak istemediğim bir kadınla bir araya gelmek şans değildir kara baht, kör talihtir. Bahtıma ve talihime saydırdıktan sonra eve bakınıyorum ve direk sıcak bir duşun beni bu durumdan kurtaracağına dair ümitlerim artıyor birden. Yaklaşık bir saat sonra çıkıyorum duştan gevşemiş, daha sakinleşmiş durumdayım şimdi. Akşam yemeği hazırlığını da yapar ve yemeği de atlatabilirsem, çocuklara bir şey hissettirmeden bu günü bitirme planlarımın zirvesindeyim. Pişirme, yemek ve çay faslından sonra hepimiz dinlenme mekanlarımıza geçtik ve kaldı bana bu günün hüzünlü özeti. Çok mu gerekliydi Zeynep Sevim Hanım'ın beni bulması? Sanırım çok gerekliydi ki Eskişehir'e kadar geldi ki zamanında iki sokak arası varken evimize mecbur kalmadıkça gelmezdi. Hadi Zeynep Sevim Hanım geldi yanındaki kadın neden geldi? Hadi ama birbirimize nispet yapma zamanını geçtik biz! Koskoca 35 yıl geçmiş ve halimize bakın desem nereden bileceksiniz ki!
Zeynep ASLAN benim gençlik zamanlarımda asla ondan başka birini sevemem dediğim Rıza ASLAN'nın, eski nişanlımın annesi, eski müstakbel kayın validem olur kendisi. Müstakbel olduğu için tam anlamıyla olamadı aslında. Müstakbel kelime anlamı ile gelecekteki olunca olamamış demek sanki daha doğru. Yine saçmalamaya başladım!..
Aslında kendisi ile bire bir hiç bir tartışma, kavga ve ağız dalaşı yaşamış değiliz. Kendisi sevmez öyle kaynana gelin itişmesini, direk soğuk savaş başlatır yüzünde güller açarken ama siz anlayamazsınız bile nerede ne yanlışı yaptığınızı ve bir anda haksız olan kişi konumunda oluverirsiniz. Öyle ilginç bir ilişkimiz vardı Zeynep Hanım ile. Eski nişanlımın annesi olması sebebi ile anlaşılmıştır ayrı dünyaların insanları olduğumuz. Yine pencere önündeki koltuğa oturup kuruyorum senaryolarımı. Neden geldi şimdi bunlar benim yanıma? Muhtemelen benden bir şey isteyecek Zeynep Hanım yoksa kesin benim onun ayağına gitmemi isterdi şu ana kadar. Sonra bırakıyorum düşünmeyi ve tahmin etmeyi. Ne için gelmiş olursa olsun geçmişte sebep olduklarını telafi edecek hiç bir şey olmayacağı için bıraktım. O zaman da bırakmıştım şimdi de bırakıyorum. Sanırım yine vazgeçtim yıllar öncesinde olduğu gibi
Yorumlarınızı bekliyorum arkadaşlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AÇELYA ZAMANI (TAMAMLANDI)
RomantizmGeçmişe yolculuğa hazır mısınız? Gençliğin heyecanı ve toyluğu ile yetişkinliğin olgunluğu tüm kırgınlıklara çare olabilir mi? Affeder mi yetişkin gençliğinin yanlışlarını ve bir şans daha verir mi kendisine ve geleceğine? Zamanın gülü mü, açelyası...