Gözlerimi araladığımda Alex'in bir tepsi ile başımda dikildiğini gördüm. İrkilerek yatakta geriye doğru kaydım. "Tanrım, ne yapıyorsun?"
"Üzgünüm," diye mırıldandı. "Seni uyandırmalı mıyım diye düşünüyordum."
Hafifçe gülümseyerek ona baktım. Suratına çok masum bir ifade takınmıştı. Bu haliyle gerçekten çok tatlı gözüküyordu.
"Sana yiyecek bir şeyler hazırladım," dedi tepsiye bakarak. Alex tepsiyi yatağın başındaki komidine bıraktı ve yastıkları dikleştirdi.
Dikleştirdiği yastıklara sırtımı yaslayarak, "Teşekkür ederim," dedim. Alex tepsiyi geri alıp bacaklarımın üzerine yavaşça yerleştirdi. Büyük tepsideki tabakların içinde, iki tane tost, jambon, pastırma, dilimlenmiş domates ve ona benzer kahvaltılıklar vardı. Bir bardağın içinde portakal suyu ve iki fincan kahve vardı.
Fincanı elime alıp, kahveden bir yudum içtim. Alex vakit kaybetmeden yatağın etrafında dolaşarak, yanıma oturdu. Yastıklara yaslanarak bana bakmaya başladı. "Daha iyi misin?"
Başımı salladım. "Saat kaç?"
"Dört," dedi. Tanrım, neredeyse akşam olmuştu. Bu kadar uyuduğuma şaşırmıştım. Alex kaşlarını kaldırmış beni izliyordu.
"Ne oldu?" diye sordum.
Omuz silkti. "Hadi ye," diye mırıldandı. Fincanı tepsiye koyarak, tosttan bir ısırık aldım. Diğer tostu Alex'e uzattım. Alex başını, hayır anlamında salladı. Tostu önünden çekmediğimi görünce gözlerini devirerek elimden aldı.
Tostumun yarısını ve biraz pastırma yediken sonra tepsiyi komidine yerleştirmiştim. Alex çoktan tostunu bitirmiş, kahve ve sigarasını içiyordu. Alex bana sigara paketini ve çakmağı uzattığında, bir sigara yaktım.
"Birkaç gün evden çıkmasak iyi olur," diye mırıldandı. "En azından bir süre için. Adamlarım Chris'in icabına bakana kadar."
"Eve mi tıkılı kalacağız?" diye sordum kül tablasına sigara külünü dökerken.
"Benim için sorun olmaz," diye mırıldandı. "Eğer senin içinde olmazsa."
Gülümsedim. "İki saat kavga etmeden duramıyoruz."
Alex eline televizyon kumandasını aldı ve televizyonu açtı. "Durabileceğimize eminim," dedi. "Ortada kavga etmemiz için bir sebep göremiyorum."
"Eminim olacaktır," diye mırıldandım kendi kendime. Alex bana baktı ama bir şey söylemedi. Onun yerine sinema kanallarını dolaşıyordu.
"Beni sinirlendirmediğin sürece olmayacak," diye beni temin etti.
Gülümseyerek ona baktım. "Sen hep sinirlisin." Şu an değildi ama neredeyse çoğunlukla öyleydi. Bir anı bir anını tutmuyordu. Ama bugün neredeyse hiç değişmemişti. O iğrenç piç kurusu Alex olmamıştı. Hatta bana kahvaltı bile hazırlamıştı. Tanrım. Ama bunun çok uzun sürmeyeceğini biliyordum. O öyleydi. Değişecekti. Hep olduğu gibi.
"Şu an değilim," dedi düşüncelerimi okuyormuş gibi.
Cevap vermeden ona baktım. Sigaramdan bir duman daha çekerek kül tablasında söndürdüm.
"Film izlemeye ne dersin?"
Omuz silktim. "Fark etmez."
"Pekala," diye mırıldandı. "Hey, bu arada," dedi pantolonunun cebinden telefonumu çıkarırken. "Babanı aramalısın, ona uyuduğunu söylemiştim. Sesini duymak istediğine eminim."
"Canı cehenneme."
Alex kaşlarını kaldırarak bana baksada bir şey söylemedi. Telefonumu elinden aldım ama babamı falan aramayacaktım. Eğer çok merak ediyorsa buraya gelebilirdi. Sonuçta nerede olduğumu biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAD CHOICE
Teen Fiction“Evet, iddia gibi,” dedi Chris tekrar arsızca sırıtarak. Gülümsedim. Yapamayacağım hiçbir şey olamazdı. Chris eliyle karşıda ki masada oturan çocuğu gösterdi. “Onu iki hafta içinde kendine aşık edeceksin. Eğer kaybedersen benimle yatarsın.” Gösterdi...