Deniz hala bir karanlığın içindeydi. Uzaktan gelen sesleri anlamaya çalışıyordu. Sesler epey tanıdık geliyordu. Bir sağa döndü, bir sola döndü. Konuşanlara seslenmek için ağzını açtı ama başaramadı. Direnmeye son verip kulaklarını iyice kabartarak konuşmaları dinledi.
"Sence güzel oldu mu anne?"
"Elbette bebeğim, çok güzel oldu."
"Annem de beğenir mi dersin?"
"Beğenmek ne kelime balım... Hayatında gördüğü en güzel şey olduğunu bile söyleyecektir. Hem sen böyle fotoğraf çekmeyi nereden öğrendin?"
"Youtube videolarından."
Tüm dikkatini verince konuşanların yalnızca Birce ve Azra olduğunu sonunda anlamıştı. İlk başta anlaşılmaz gelen konuşmalarını şimdi çok net duyuyordu. Hala battaniyenin altında olmalıydı. Bedeni artık titremiyordu ve soğuk terler dökmüyordu. Saçları arasında gidip gelen bir el vardı.
"Sana Youtube konusunda ne söylemiştim? O sitede gerzek ergenler cirit atıyor. Ağzından çıkanı bilmeyen leş insanları izlemek sana yakışıyor mu?"
Birce düşünür gibi bir ses çıkarttı. Ardından, "Ben onları izlemiyorum ki," dedi masumane bakışlarla. "Takip ettiğim birkaç tane kanal vardı. Resim çizme tekniklerini ve prodüksiyon dünyasını anlatıyorlar. İstersen izleme geçmişimi kontrol edebilirsin anneciğim."
Göz kapakları aralandı. Hafif bulanık gördüğü dünya saniyeler içinde netleştiğinde raftaki kitapların arasına ip sıkıştırmaya çalışan kızını gördü.
"Gerek yok. Öyle diyorsan öyledir. Sana güveniyoruz güzelim."
Azra hala onu kollarında tutuyor olmalıydı. Uysallıkla doğrulduğu koltukta gerinerek gürledi. Kanepeleri rahat olmasına rağmen kemikleri ağrımıştı.
"Sevgilim?" Azra nazikçe Deniz'in yüzünü ellerine aldı. "İyi misin güzelim? Demin bir şeyler mırıldanıyordun, senin için endişelendim."
Deniz dinginlikle yanağını Azra'nın eline yatırdı. Sevgilisinin kollarında olmasının verdiği huzuru başka hiçbir şey veremezdi. Dudaklarını çevirip avucundan öptü ve silik bir gülümsemeyle baktı gözlerine. Ne kadar endişeli olduğunu görebiliyordu. "Merak etme, şimdi kendimi çok iyi hissediyorum ama bir an deliriyorum sandım."
Azra anlayışla kafa salladıktan sonra uzanarak alnından öptü. "Delirmiyorsun bebeğim. Sadece olanlardan ötürü biraz asabın bozuldu o kadar. Bu günler de gelip geçecek."
Kızıl saçlı kadının ışıldayan gözlerine baktıkça ne kadar şanslı olduğunu tekrar tekrar kendine hatırlatıyordu. Azra onun talihsiz hayatındaki tek şansıydı; elbette ki Birce'yi de büyük bir şans olarak görüyordu lakin Azra bambaşkaydı. Tam her şeyden umudu kestiği an çıkagelmiş, onu kızının acısıyla çırpındığı soğuk ve derin kuyudan çekip çıkarmıştı. Bir an için bile onu sevmekten vazgeçmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahtan Koyu
Fanfiction"Kalbim saf iyilikle beslendiği sürece dışım varsın, siyahtan koyu gözüksün." Bir parça kızıl, bir tutam mavi: Onlar büyük bir planla hapishaneden kaçmış iki kadın da olsa, birbirlerinin kalplerinde hala birer mahkumlar. Azra ve Deniz kaçak olarak y...