BÖLÜM BEŞ - ''Arkadaş.''

3.2K 116 5
                                    

Akşam yemeğinden sonra odamıza çıkmış, Ulaş bacaklarıma masaj yapıyordu. Bu aralar çok aksattığım için her aklına gelişinde bana kızmayı ihmal etmiyor tabii.

''Hiç hatırlatmıyorsun Mine. Başlarım senin Maşa'na da, Gece'ne de.''

''Hop lan, Maşa'ya laf etme küçücük yavrunun ne suçu var?'' Selin aklımı okumuş gibi Ulaş'a karşılık verdiğinde gülümsüyorum. Ulaş omuz silkiyor Selin'in ne yaptığına bakmadan.

''Valla Maşa mı onu oyalıyor, yoksa bir play boy mu bilemem. Tek bildiğim Mine pek de istekli değil.''

''Uzatma Ulaş. Bundan sonra her boş anımızda masaj yaparız.'' klasik diyosun.. bakışlarından birini atıp sıkıntıyla nefes verdikten sonra bacağımı uzatıp doğrulmama yardım ediyor.

''İyi bakalım. Bahçeye çıkarayım mı?'' omuz silkip başımı evet anlamında sallıyorum. Selin'in verdiği hırkayı alırken Ulaş Selin'in üzerinde göz gezdiriyor. Selin saçlarını maşa yapıp hafifçe ensesinde birleştirdiğinde her zaman güzel olmuştur. Can sıkıntısından yaptığında daha bir güzel oluyor.

Ulaş hırkamı giydirip telefonumu bana verdikten sonra beni kucaklayıp odadan çıkarıyor. Aşağı indirip annemlerin bakışları arasında bahçeye çıkarırken sandalyemin çimlerin üzerinde olduğunu, Seçkin'in de bahçedeki masada laptopta bir şeyler yaptığını görüyorum.

Sandalyede yerimi aldıktan sonra tekerlekleri masanın olduğu tarafa sürüyorum. Seçkin'in ne yapmaya çalıştığını çözemediğim için sormayı tercih ediyorum.

''Ne yapıyorsun?''

''Ateş ve Su oynuyorum.'' görmese de kaşlarımı kaldırıyorum.

''Tek başına?''

''Çok yalnızım ne yapam.''

''Allam ya görende aşk acısı çekiyosun sanır. Kay kenara.'' bana gülerek baktığında ofluyorum.

''E bir el at?'' iki yana elimi açtığımda kalkıp sandalyeyi mermer tarafa çıkarıp sandalyesinin yanındaki boşluğa getiriyor.

Biz Ateş ve Su oynarken görüntülü konuşma isteği gelince ateş olan Seçkin suya düşüyor. Arayan kişi Seçkin'in sınıftan bir arkadaşı olunca beni tekrar çimlere götürmesini istiyorum. Beni bahçenin çimlerine bırakıp sandalyesine gömülürken, bende bahçede dolanmaya başlıyorum.

Maşa'nın yanına gidip ne yaptığına bakmak isterken, diğer yazlıkta tek başına oturmuş bahçede genç bir çocuk görüyorum.

''Merhaba!'' etrafım genç boylarla çevrilmiş ve benim yeni haberim oluyor.

Genç çocuk başını tabletinden kaldırıp sesin geldiği yöne baktığında, gülümseyip ayaklanıyor.

''Selam. Siz geçen gelmiştiniz değil mi?'' uzun boyu ve geniş bir gülümsemeyle çocuk ayaklanıp demir parmaklıklara yaklaşırken, Güneş'in verdiği tepkinin aynısını veriyor.

''Evet, adım Mine.''

''Bende Cem. Memnun oldum.'' demirlikler arasından uzattığı elini sıkarken cevaplıyorum.

''Bende öyle. Tatile mi geldin?''

''Yo hayır. Ben burada yaşıyorum. Ama Konak Meydanı'nda. Bir bakıma sayılır tatil için yazlığa geldik.'' Gece gibi kaba olmayan Cem'e kanım ısınıyor birden bire. Ama ona da hak vermek lazım biraz. Beni tekerlekli sandalyede gördükten sonra o da değişmişti.

''Yarın sandalyemi boyayacağız. Sen de katılır mısın?'' daha önceden Selin'le konuştuğum bu konuyu Cem'e açmakta yadırgamıyorum.  İyi birine benziyor, tabii görünüş aldatıcı değilse.

ENGELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin