Magnus:
Sabah odama döndüğümde içimde garip bir mutluluk vardı. Bunu kesinlikle kabul etmeyi istemeyen tavrım artık o kadar kesin düşünmüyordu.
"Yüzünde güller açıyor gün ışığım, fikrin mi değişti?"
Raphael'in labali tavrını görmezden gelip yatağıma yöneldim.
"Sana da günaydın Raphael. Sen pek gülmüyorsun. Simon ile ne oldu?"
"Ne oldu değil ne olmadı diye sorsan daha iyi. Hiçbir şey olmadı!"
Onun bu haline gülerken bana sinirli bir bakış atmıştı.
"Anlat."
"Evine gittim. İşte önce yemek yiyelim dedi, bir şeyler yedik. Sonra ben buna yanaşmaya çalıştım, ben seni eve bu yüzden çağırmadım, çok istiyorsan git kendine bir fahişe tut deyip odasına döndü. Ben de orada sap gibi kaldım. Gidip koltukta uyudum, sabah da hemen evden çıkıp buraya döndüm."
"Adam haklıymış. Sen de ilk buluşmada onu yatağa atmayı düşünmeseydin."
"Beni ilk buluşmada eve çağıran birisinden ne bekleyebilirdim? Bilerek yaptı resmen. Neyse sen neredeydin? Prens ile yemek yiyeceğinizi söylemiştin. Sanırım dün başka şeyler de oldu."
"Odasında kalmamı istedi ve gitmeme izin vermedi. Ben de kaldım. Ama sadece sarılıp uyuduk."
"Vay be, gerçekten prens bile sarılıp uyumak istemiş. Ben ilk geceden adamın üstüne atlamayı düşünmüştüm."
"Sen pisliksin."
"Biliyorum. Neyse başka bir şey olmadı mı?"
"Sabah kalkınca işte biraz öpüştük." Dedim başımı önüme eğerek. "Tekrar teklifi sundu ben de düşünmedim henüz dedim. İşte bir de hani... benle olursa o sıra başkaları ile de olur mu onu sordum. Başta bana bunu sorma hakkın yok dedi, sonra ben istemiyorum deyince tek sen olacaksın filan dedi. Bilmiyorum Raphael, ona güvenmek istiyorum."
"Kabul et gitsin, en azından o adam sana cidden kaliteli zamanlar yaşatır. Kaliteli sevişmeler... hasret kaldım öyle sevişmelere."
"Onunla bir geleceğimiz olmayacak ama."
"Magnus, ben geleceğim olacak diye bir adama bağlandım da ne oldu. Adam beni kadınla aldattı diyorum. Sonra da evlendi. Bana dediği şey de çok fazla otoriter tavrım varmış ve onu çok yormuşum. Nefes almak istiyormuş. Yani demen şu ki, biraz eğlencene bak. Eğleneceksen de bu bir prens olsun. Sana yakışır. Seni kolay kolay üzmez. Sadece, ilerde biteceği fikrini kafandan çıkarma. Her an bitebilir gibi düşün."
"Bunları aklımda tutacağım."
"Ama hemen kabul etme, biraz daha uzat. Bu sayede herkesi istediği her an elde edemeyeceğini anlamış olur."
"Simon'ın sana yaptığı gibi yani." Deyip güldüğümde yüzü düşmüştü.
"Bak yine aklıma geldi, sinirlerim bozuldu. Çok da uzatma bak sonra adamı benim halime düşürürsün."
"Simon iyi birisine benziyor. Ayrıca sana yemek yapmış ve birlikte yemek yemişsiniz. Bu şey seksten daha değerli değil mi?"
"Birincisi, hiçbir şey seksten değerli olamaz. İkincisi, Simon bence sinsi birisi. Sinsi olmayan bir insan bunu düşünemez çünkü."
"Sen kendin sinsi olduğun için herkesi öyle görüyorsun."
"Çenesi de açıldı beyefendinin. Neyse, kalk hadi gidip bir şeyler yiyelim. Antrenmanı bugün prensimiz yapacak. Hani dün geceyi birlikte geçirdiğin prens var ya."
"Gerçekten sinirlerimi bozuyorsun."
"Her şey karşılıklı."
...
Alec:
Dün geceden sonra gerçekten iyi hissediyordum. Bir şekilde dün gece Magnus'a olumlu geçmiştim ve bence düşünceleri değişmişti.
Bu yüzden bir hevesle hazırlanıp üstümü değiştirerek odamdan çıktım. Antrenman için askerlerin yanına gidecektim ama Magnus'u görme düşüncem yüzünden mutlu hissediyordum.
Askerlerin yanına inmeden önce bir şeyler yemek için saray mutfağına uğradım. Hızlıca bir şeyler atıştırma fırsatım olmuştu. Annem onlara kahvaltı etmediğim için umarım kızmaz.
Gerçi sanırım kahvaltı saatini kaçırmıştım.
Anneme daha sonra bir açıklama yaparım düşüncesi ile askerlerin yanına ilerledim. Gözüm Magnus'u ararken yine şu Raphael denen askerle yan yana görmüştüm onu.
Sakin ol Alec, eğer aralarında bir şey olsa dün gece ve bu sabah yaşanan şeyler olmazdı. Dediği gibi sadece arkadaşlar.
"Günaydın majesteleri." Lafıyla sağıma baktım ve Sebastian ile göz göze geldim. Her zaman yüzünde sinsi bir gülümseme olurdu, şimdi olduğu gibi.
Tabii kendisi babasından sonra kendisinin kral yardımcısı olacağını düşünüyordu ama ona zerre güven duymuyordum.
"Günaydın Sebastian." Dedim ciddi bir tonla konuşup. "Bir sorun mu var?"
"Hayır yok. Sadece denetimi bugün sizin yapacağınız duyunca izlemek istemiştim. Kabiliyetlerinizin ne kadar iyi olduğuna çokça kez şahit oldum da."
Yağcı...
Elimi onun omzuna atıp gülümsedim.
"Teşekkürler Sebastian."
Elimi çektikten sonra gözüm askerlerin alanına kaymıştı. O an Magnus'un bakışları ile karşılaştım. Anlamsız bir şeyler görmüş gibi bana bakıyordu.
Ona baktığımı fark edince gözü Sebastian'a kaydı ve sonrasında önüne döndü.
Bekle bir saniye, kıskanmış mıydı yoksa?
"Sebastian..." diyerek ona döndüm ve elimi tekrar omuzuna koydum. "Kız kardeşin neler yapıyor?"
"İyiler prensim, kahvaltıda beraberdik daha."
"Güzel. Neyse ben antrenmana geçeyim. Sonra yine konuşuruz."
Sebastian selam verip benden uzaklaşırken gözüm tekrar Magnus'a kaygı. Yine göz göze geldik ve gözlerini kaçırmakta gecikmedi.
Askerlerin yanına gittikten sonra antrenmana başlamalarını söylemiştim. Genelde onlar birbirleri ile antrenman yapar, ben de yanlış ve eksiklerini söylerdim.
"Raphael!" Dedim keskin bir sesle konuşup. "Fazla agresifsin, biraz sakinleş bence."
"Üzgünüm prensim." Deyip tekrar önüne dönmüştü.
"Eş değiştirin siz."
Magnus başka birisine yönelirken Raphael sesli bir şekilde nefes vermişti.
"Bununla ilgili bir sorunun mu var asker?"
"Hayır... hayır ne sorunum olabilir ki prensim." Deyip bana bakmamaya özen göstererek arkasında duran askere yöneldi. O sıra gözüm yine Magnus'a kaydı.
"Senin bununla ilgili bir sorunun var mı Magnus?"
Bana bakıp bir şey demeden antrenmanına dönmüştü. Neyse, ben bu tavrının hesabını daha sonra baş başayken sorarım sana.
Şimdi antrenman olayına dönmem gerekiyordu.
....
Bu ikisi de çok kıskanç olacak belli oldu sjsmsmsmkd