İkinci gün

431 61 13
                                    

Sabah uyandığımda evde konuşma sesleri duyuyordum. Annem ve babam konuşuyordu, biraz dinlediğimde çıkmaya hazırlanıyorlardı. Banyoya gidip aynaya baktığımda dün Güneş'le yaptıklarımız geldi aklıma. Sonra birden ürperdim, çünkü ben dün sihir yapmıştım, o iki kişiyi bizden uzaklaştırmıştım. Ama nasıl yaptığımı hala anlamış değilim, ellerime baktım, farklı hiçbir şey yoktu, normal bir kızın elleri gibiydi. İnce uzun, kemikli parmaklar harici hiçbir farklılık yoktu. O dar sokaktan çıktığımızda bunun hakkında hiç konuşmadık, sadece ellerime bakıp durdum, Güneş şaşkın bir şekilde yanımda yürüyordu ve o da arada ellerime bakıyordu. Marketten birer su aldık ve bir restoranda tuvalete girip aynada görünüşümüzü düzelttik ve eve döndük.

Bizim eve geldik, çok acıkmıştık ve bende bir yemek yaptım, ama hala ellerime bakıyordum. Bu konu hakkında hiç konuşmadık ve annemlerin gelmelerine yakın gitti. Onlar geldiğinde rol yapmak zorunda kaldım, her zamanki halime büründüm, normal bir insan gibi davrandım ve yorgun oldukları için hiç fark etmediler. Gece ev sessizleşince odama çekildim ve düşünmeye başladım, ve uyuyakaldım.

Ev yine sessiz ve yarın okul var. O yüzden toparlanmalıyım. Kahvaltımı yaparken aklıma neden tekrar yapmaya çalışmadığım geldi. Yemeğimi yedim ve oturma odasına geçtim. Nasıl yapmıştım? Odaklanmıştım. Odaklan Yıldız. Öfke. O anı düşün. Elimi kaldırdım. Gözümü açtığımda hiçbir farklılık göremedim. Üzdü. Zaten burada, içerde yapmak çok tehlikeli. Ama dışarıda yapmak daha tehlikeli çünkü eğer birisi görürse her şey karışır. Tekrar denedim. Olmadı. Tekrar ve yine olumsuz. Vazgeçtim. Bu sadece zorda kaldığımda işe yarayacak gibi duruyor. Bende mutfağı toplamaya gittim. Bulaşıkları makineye yerleştirirken tabaklar elimden kaydı bir sürü tabak tam yere düşerken durdu, pencere açıktı ve bolca rüzgar tabakların altına doğru onları havaya kaldıracak şekilde geliyordu. Ellerim tabaklara dönüktü. Rüzgara hakimim. Tabakları kaldırdım ve tezgahın üstüne koydum.

Kapı çalınca koşarak gittim. Güneş kapıda gülümseyerek açmamı bekliyor. Açtığımda "günaydın" dedi sakin bir sesle. Onu içeri çekip kapıyı kapattım. "Yine yaptım, galiba ben rüzgarı kontrol edebiliyorum!" dedim. Gözlerini kocaman açarak "ne?!" dedi şaşkın bir sesle. "Gel bak anlatayım" ceketini çıkartırken beni dinliyordu "bulaşıkları makineye dizerken elimde bir düzine tabak vardı, ben bunları elimden kaydırıp düşürünce yere değmeden durdu, baktığımda pencere açıktı ve çok fazla rüzgar geliyordu. Sonra tabakları kaldırdım" dedim. "Dün olanları görmesem inanmazdım" dedi. Oturma odasına geçtik. "Mutfağa gitmeden önce denemiştim ama işe yaramamıştı"

"Umarım yarın okulda farklı bir şey yapmam" dedim. "Ben senin yanında olurum korkma, izin vermem. Şimdi seni bir yere götürmek istiyorum". Şaşkın bir şekilde yüzüne döndüm. "Dün olanlardan sonra hala dışarı çıkmak mı istiyorsun? Hayır hiç bir yere gitmiyoruz. Ayrıca bundan hiçkimseye bahsetmeni istemiyorum!". "Dur bir sakin ol! Uzağa değil, yakınlarda bir yere gideceğiz". Başımı 'kesinlikle olmaz' der gibi sallarken kolumdan tutup beni odama, kıyafet seçmeye zorladı. Giyinip hazır olduğumda mecburen korkarak dışarı çıktım. "Pencereyi kapattım mı ben?" diye sordum Güneşe. "Evet Yıldız kapattın".

Beni biraz sonra durdurdu ve "gözlerini kapatmam gerek" dedi. O anda hatırladım, bugün benim doğum günüm! Bütün bu karmaşadan unutmuşum. Gözüme bir kumaş bağladı ve beni ilerletti. Nereye gittiğimizi bilemediğimden bir şeye takılmaktan korkarak yavaşça ilerledim. Kafama çok sert bir darbe yiyince önden başım döndü ve küçük bir inilti çıktı ağzımdan. Güneş özür dileyerek beni direk olduğunu düşündüğüm şeyden uzaklaştırarak kapalı bir alana girdiği sırada ayağım bu seferde basamak olduğunu düşündüğüm şeye takılınca tökezledim ve "Güneş!" diye bağırdım. "Çok, çok özür dilerim, şimdi şurdan gel". Yanımdan ayrıldı ve bir müddet sonra gözlerimi açmamı söyledi. Kaç kişi olduğunu bilmiyorum, doğrusu merak ediyorum çünkü bir sürü insanın adım sesi mi desem, uğultusu mu desem, bir topluluk sesi var. Gözümü açtığımda bütün tanıdıklarımızın burda olduğunu gördüm.

Herkesle selamlaştıktan sonra Güneş'in yanına gittim ve "bunu kim ayarladı?" diye sordum. "Tabikide ben!" dedi kendini göstererek.

**********

Eve Güneş'le en geç saatte giderken bana yönelttiği soru benim yeniden şu 2 gündür olanları tekrardan düşünmeme neden oldu "sence bu gücün doğuştan beri var mıydı? Yani sence 16 yaşına girmen güçlerini ortaya mı çıkardı?" "Olabilir. Bu bence en yüksek ihtimal. Ama ben yine de dışarıda bunları konuşmayı tercih etmiyorum. Hala dua ediyorum yarın yanlış bir şey yapmamak için". İç çektim, hemde çok sesli. Çok korkuyordum. Bu güç yüzünden zarar görebilirdim. Kötü niyetli insanları peşime takabilirdim. O yüzden elimden geldiğince daha az kullanmaya çalışacağım. Bu şekilde kimse bunu bilmeyecek.

Önce Güneş'in evine vardık, vedalaştım ve kendi evime yola çıktım. Gökyüzü kapalı, yine yağmur yağacak gibi duruyor. Ellerime baktım. Bu nasıl bir şey? Diye geçirdim içimden. Bunu aileme söylemeyeceğim. Güneş şans eseri şahit oldu, yoksa ona da söylemezdim. Sadece ikimizin arasında kalacak o yüzden. Şimdiye kadar tek anladığım rüzgara hükmedebiliyorum. Yarın yanlış bir şey yapmaktan çok korkuyorum. Şimdi yapmam gereken tek şey eve gidip normal bir insan olarak hayatıma devam etmem.

Eve vardığımda oturma odasında oturuyorlardı, daha çok uyukluyorlar gibi geldi bana. Odama çıkıp üstümü değiştim. Banyoya gidip yüzümü yıkadım. Saat 7.30'u gösteriyor. Odama geri döndüm. Dış görünüşümde hiçbir fark yok. Yatağa uzandığımda aklıma ödevlerimi-tabi varsa-kontrol etmeyi unuttuğum geldi ama kalkmaya çok üşendim. Bu yüzden yine denedim. Odaklan. Düşün. Bırak rüzgar pencereyi açsın. Gözümü açtığımda yine hiçbir şey yoktu. Sıkıntılı bir nefes verip ayağa kalktım. Gerçekten sadece ihtiyacım olduğu durumlarda işleyecek gibi duruyor. Not defterimi açtığımda hiç ödevim olmadığını gördüm. Onun yerine elime romanımı aldım ve okumak için yatağa yöneldim. O sırada bir sarsıntı hissettim. Galiba deprem oluyor diye düşündüm. Başta umursamadım ama fark ettim ki daha fazla sallanmaya başladık. O sırada kitaplığıma baktığımda kitapların düşmek üzere olduklarını gördüm.

O sırada bir şey oldu. Pencere açıldı ve kitaplar uçuştu. O anda annem içeri girdi ve ben hepsini yere attım. "Çabuk dışarı!". Koştum. Elimde telefonum üstümde hırkamla koştum. Dışarı çıktığımızda deprem hala devam ediyordu ve bütün evler boşalmıştı. Herkes dışarıda depremin kesilmesini ve evlerine girmeyi bekliyordu. Bazıları ağlıyor, bazıları bağırıyordu. O sırada bir bina yıkıldı, daha doğrusu yıkılmadan önce ben onu tuttum, çünkü altında bir sürü insan vardı. Yine yapıyordum ama bu sefer herkesin göreceği bir şekilde. Bu yüzden saklandım. Kimsenin beni göremeyeceği bir yere varınca dökülen tüm parçaları insanların arkasına koydum. Herkes şaşkın bir şekilde izliyor, bazıları video çekiyor. Bense alışmaya başladım...

Yağmurlu Geceler /Tamamlandı/Wattys2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin