Bölüm 1

129 10 4
                                    

"Kim?'' diye fısıldadım. Uzun zamandır saldırı haberi gelmemişti; yerli halk yakında olacak bahar şenliklerine hazırlanıyor, komutanlar ve kralın adamları ise komşu ülkelerdeki kongrelere katılıyordu. Alınan haberler iyiydi, birkaç sene daha yıkıma uğramadan ayakta durabileceğimiz müjdeleniyordu, bu haber ne kadar iyi olursa.

Komutanları başında olmayan savaşçıların saldırı düzenleyeceğini hiç düşünmemiştim, bu devlete karşı isyan demekti ve kralın bu sıralar pek merhametli olduğu söylenemezdi. Yeni kral, babasının eksik bıraktığı otorite boşluğunu tamamlamaya çalışıyordu ve yöntemleri oldukça acımasız olabiliyordu. Bunları düşünmeyi bırakıp konuya odaklandım. Bir grup kıdemli savaşçı ticaret şehrimiz olan Sistora'ya saldırmış ve halka bu saldırıların ertesi günlerde devam edeceğini duyurmuştu. Bunun üzerine tehditlerden korkmayan birkaç köylü Amiral Korban'a gelip durumu anlatmıştı. Amiral Korban, önlem almakla kalmayıp kralın götürdüğü ordudan kalan birkaç yetenekli savaşçısını ve büyücüsünü Miriut ve Hirakos'la olan sınırımıza yerleştirmişti. Böyle saldırılar normalde sık sık olurdu ancak bahar şenlikleri ve kralın gidişiyle birlikte azalmıştı, askerler bu sırada rahat bir nefes alırken, bende Juhen'le birkaç saldırı planı düşünmüştüm.

"Bilmiyoruz, ama az çok tahmin edebiliyorsundur zaten, Miriut'taki yiyecek korsanları şu sıralar saldırı yapamayacak kadar meşgul, Hirakostaki Aragon Loncası olmalı." diye yanıtladı Juhen. O konuşunca sorumla onun cevabı arasındaki kısa süre içinde ne kadar çok şey düşündüğümü farkettim. Bazen zaman kavramından kopup tüm ayrıntıları düşünürdüm. Büyükannem hep dedektif olmam gerektiğini söylerdi. 

''Bizde gidiyoruz'' dediğimde Juhen'in gözleri parladı, sonunda onca zamandır planladığımız birkaç tuzağı icraate dökebilecektik. 

Amiral Korban'ın yanına varıp gitmek istediğimizi söylediğimizde ilk başta bana bininci defa ''Sen kızsın, savaşçı olmamalıydın.'' bakışını attıktan sonra biraz zorlama sonucunda izin almıştık. Hirakos sınırına gitmemiz gerektiğini biliyordum. Günün doğmasına yaklaşık 3 saat kalmıştı. 2 saat içinde orada olabilirdik.Küçük kulubeme girip üstümdeki rahat koşum takımlarını çıkardıktan sonra zırhımı ve çizmelerimi giydim. Hançerlerimi ve birkaç büyü sözcüğü yazan küçük kitabımı çantanın içine attım. Aynanın karşısına geçtiğimde son derece uykusuz ve somurtkan bi surat bana bakıyordu. Kızıla kaçan sarı tonlarda (açık bakır rengi kalkan gibi) bir saç rengim,gök mavisi tonlarında mavi gözlerim vardı.. Çevremdeki kız olduğumu bilen sayılı kişiler güzel olduğumu söylerdi ve orta yaşlı birkaç savaşçı hayatını benimle birleştirmek istediğini kibar bir biçimde teklif etmişti. Ancak bende onları kibar bir biçimde reddetmiş, hayatımı ancak büyü ve silahlarla birleştirebileceğimi söylemiştim. Yine düşüncelere daldığımı farkedip hızlı bir biçimde saçlarımı topladım, miğferimi kafama geçirdim. sadece göz kısmı açık kalacak şekilde kapattım ve küçük çantamı alıp kulübemden çıktım. 

Yolculuk tahmin ettiğim gibi 2 saat sürmüştü. Sınıra ulaştığımızda birkaç arkadaşımla selamlaştım ve birlikte beklemeye koyulduk. Juhenle birlikte planımızdan bahsettiğimizde herkes onayladı. Onlarla savaşacak gücümüz yoktu ama köye girmelerini engelleyebilirdik. Sınır bölgesine küçük çiviler döktük. çivileri bilerek az döktük ki bu tarafa geçebilsinler. Geçtiklerinde üstlerine file dökülecek, böylece birkaç kişi yakalasak ta kim olduklarından emin olabilecektik. Çivileri döktükten sonra beklemeye başladık. Nal seslerini duyduğumda istemsizce sırıttım, ileriden gelen 3 veya 4 kişiyi gördüğümde sırıtmam daha da büyürken bu eşkiyalara yakalamaktan daha fazla şeyler yapabileceğimizi biliyordum. Planlarım arka tarafımdan gelen sesle yıkılırken alaycı sesi duydum.

"Sizin köyünüzü sizden iyi bilmemiz çok ilginç, diğer girişi açık unutmuşsunuz.'' 

Üstüme gelen birkaç kişiye karşı geri geri yürürken hançerimi tehditkar bir biçimde kaldırdım. O sırada lanet olasıca file üstüme düştü. İçimden kendi yaptığım tuzağa düştüğüm için küfürler ederken Juhen'in geç kalan bağırmasını duydum. 

''Roma!''

Fazlasıyla Lacivert.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin