Her hücresinden özlem akan iki güzel beden öylece birbirine dolanmış, duruyordu. Ne adam ağzını açıp tek bir kelime edebildi, ne kadın onu itecek gücü kendinde bulabildi. Kokusuyla eski günlere gitti kadın, o her şeyin bittiği gün canlandı yeniden;
Umutla yeni güne gözlerini araladı. Bugün Yekta'yla, bir tanecik sevdiğiyle 3. yıllarını kutlayacaklardı. Yekta'nın planlardan hoşlanmadığını biliyordu, bu yüzden tarihlerinin yaz ayında olmasına bir kez daha şükretti. Sahil kenarında güzel bir piknik için her şeyi ayarlamıştı. Biraz şarap, çilek, çikolata, abur cuburlar... Her şey hazırdı, kendisi dışında. Ayaklanıp heyecanla duşunu aldı, adamın en sevdiği çiçekli yazlık elbisesini giydi. Öyle mutluydu ki allık sürmesine bile gerek kalmadı. Büyük sırt çantasına gerekli her şeyi hazırladıktan sonra telefona bakmak ancak aklına gelebilmişti. Adamın mesajını görmesiyle şaşırdı. "15 dakikaya oradayım. Konuşmamız gereken şeyler var." Zaten buluşacakları saati biliyordu ama konuşacağı ne olabilirdi ki? Son zamanlarda ettiği kavgaları düşündü. Normale göre son 3-4 ay epey zorlu geçmişti ama bugün bir milat olacak diye düşündü kız. Heyecanını kaybetmemeye çalışarak aynadan en sevimli gülüşünü attı kendine. Koşturarak aşağı indiğinde tanıdık arabaya doğru adımlarını hızlandırdı. Ön koltuğa yerleşirken uzanıp adamın dudaklarına minik bir öpücük kondurmak istedi fakat adam kafasını çevirince ancak yanağını öpebildi. Anlamazca çatıldı kaşları.
-"Bir sorun mu var ?"
Adam iç geçirdi.
-"Aslında evet, konuşmak istediğim şeyler var ve doğru zamanın bugün olmadığını bilmeme rağmen yapamıyorum. Hiçbir şey yokmuş gibi bu günü geçirmeye dayanamadım. Konuşmalıyız. Nereye gidelim?"
Kız şaşkınlıkla gözlerine dolmak isteyen yaşları reddetmek için birkaç kez kırpıştırdı gözlerini. Boğazı düğümlendi ve konuşamayacağını anlayarak hafifçe omuz silkti. Farketmez demekti bu ve adam nefret ederdi. Yekta sıkıntıyla Nil'in omzuna dokundu. Nil rahatsız olup kapıya doğru çekilince üstelemeden arabayı çalıştırıp sıklıkla gittikleri sahildeki banklara doğru sürdü.
İkiside banka oturduğunda temmuz ayında mümkün olmayacak kadar soğuk bir rüzgar esti aralarından. Nil ne kadar olacakları bilse de beklentiyle Evren'in yüzüne bakmaya başlayınca dayanamadı ve konuşmaya başladı.
-"Ee konuşmayacak mısın? Buraya kadar geldik."
-"Konuşacağım. Bak her şeyden önce seni çok sevdiğimi ve seni incitmekten çok korktuğumu bilmeni istiyorum. Gerçekten hayatımda yerin, değerin çok büyük ve aslında bu konuşmayı yapmamın bir sebebi de bu. Seni kandırmaya dayanamıyorum. Son zamanlarda gün geçtikçe sana olan sevgimi sorgulamaya başladım."
Durdu, kelimelerini özenle seçmeye çalışırken kızın nefesini tuttuğunu fark etti.
-" Ki benim sana olan sevgim sorgulanamazdı bile. Kendime böyle sorular sormaya başladığımda anladım. Yapamıyorum ben artık Nil. İkimiz de çok genciz ve uzun bir ilişki yaşadık. Hayatımızda bu yaşlarda belki de yapmak isteyeceğimiz şeyleri birlikte olduğumuz için yapamıyoruz.Belki de biraz kendimizden harcıyoruz. Sana olan sevgim kadar saygım da büyük. Bu yüzden seni böyle hissetmeme rağmen kandırmaya devam edemedim."
Evren'in kelimeleri son bulunca Nil bir süredir tuttuğu nefesini sakince üfledi. Çantasından çıkardığı sigarayı yaktı önce usulca. Kafasında olayları tartmaya çalışsa da aslında her şey çok açıktı. Söylenecek hiçbir şey yoktu. Seni seviyorum, seninle olduğum sürece yaşayamayacağım şeyler benim için bi pişmanlık değil iyi kilerim olur. Seni genç yaşımda tanıdığım için daha mutluydum aslında birlikte yapacak tonlarca şeyimiz vardı. Düşüncelerinde bile geçmiş zamanlı konuşması bir an içini acıttı. Sigarasından bir yudum daha çekerek söyleyeceklerini toparladı.
-"Söylediklerinden hiçbirine kendi fikrimi belirtemeyeceğim çünkü sen kendi kararlarını almış ve bana olan sevgini bitirmişsin."
Adam konuşacak gibi oldu ama Nil bakışlarıyla susturdu onu.
-"Şimdi sana beni kandırmaya devam etmediğin için teşekkür etmem gerekecek."
Usulca kıkırdadı. Ağlamamaya çalışmak daha acınası bir hale bürünemezdi herhalde. Çantasını açtı ve bugün için hazırladığı her şeyi bir bir bıraktı Yekta'nın kucağına.Şarap hariç, eli ona gittiğinde kendine saklamaya karar verdi. Yektanın gözlerinin şaşkınlıkla açıldı. Sözlerine devam etmeli ve ağlamaya başlamadan buradan uzaklaşmalıydı.
-"Bunların hepsini bugün için hazırlamıştım. sanırım senin aksine ben seninle olmaktan, gençliğimi ve geleceğimi seninle HARCAYACAK olmaktan memnundum. Ama söylediklerin için seni suçlayamam. Ben de sana saygı duyuyorum. Bana yaşattıkların için teşekkür ederim."
Sigarasından son yudumunu çektikten sonra yere atıp ayağıyla ezdi. Kalbini izmaritin yerinde gördü. Paramparçaydı. Tam kalkıp gitmek üzereydi ki duyduğu soruyla kalbi duracak gibi oldu.
-"Bana dair bir keşken var mı?"
Nil bakışlarını öyle sert çevirdi ki adama, Yekta bir an bağıracağına inanarak etrafa bakındı. Kimseyle özelini paylaşmaya niyeti yoktu, neyse ki etraf boştu. Ama Nil bağırmadı. Onun yerine artık gözlerinden boşalan yaşları tutamadı. Kalktığı yere geri oturdu ve Yektanın gözlerinin içine baktı. Acısını anlamasını istedi ama Yektadan beklediği tepkiyi alamadı.Bir keşke mi? Milyonlarca keşkesi vardı şuanda. O kadar fazla hayali vardı ki. Ertelediği, almak istediği ama para kazanacağı zamanlara sakladığı hediyeleri, birlikte yapabilecekleri seyehatlari, tanışacakları yeni insanları da düşününce iyice nefesi daraldı. Kollarının arasında olmak istiyordu şuan sadece. Olamadı. Gururu uzanıp hep yaptığı gibi göğsüne kıvrılmasına izin vermezken Yekta da dünyasının ayaklarının altından kayıp gittiğini adı gibi bilse de tutmadı onu. Bir karar vermişti ve arkasında durmalıydı. Nil sıcak kolların onu sarmadığını fark edince daha çabuk toparladı kendini. -"Yok." Daha fazla bir şey söylemeye hali yoktu. Ama dayanamadı, çatallaşan sesine aldırmadan -" senin benden?" diye sordu. Yekta'da ufacık bir pişmanlık kırıntısı görme isteğiyle yandı tutuştu.
-"Yok." dedi adam fısıldar gibi.
-"O zaman neden?" diye karşı çıkacak oldu kadın, adam ellerini havaya kaldırarak susturdu onu. Bu durum kendisi için de yeterince zordu. İkisi için de iyi olan, bu konuşmanın hemen sona ermesiydi. Nil şok içinde adamın güzel ellerine bakarken Yekta ayaklandı.
-"İstersen seni evine bırakabilirim." dedi cevabını bilerek.
Nil'in konuşmaya bile hali yoktu. Başını iki yana salladı ve aşık olduğu figürün paramparça olarak, paramparça ederek uzaklaşmasını izledi sessiz göz yaşlarıyla. Gittiğine emin olduktan sonra yavaşça çantasındaki Şaraba uzandı.Ve ondan sonraki aylarda aynı şekilde, beynini uyuşturarak kalbindeki acıyı dindirmeyi denedi.
Hiçbir zaman başarılı olamadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Papatya
Teen FictionKaranlık, belki biraz aşık. Biraz şakaydı, çok aşık. Ama yaptığı hata aşkını yerle bir etmişti. Nasıl düzeltecekti? Papatyayı düşündü. Kaldırım taşları arasından küçük tohumlarından incecik dalıyla gururla baş kaldıran papatyayı. Umut, tıpkı bu papa...