FяεαkあLιsκοοκ

0.6

Everytime I try to fly, it holds me,
Uçmaya çalıştığım her seferinde bu beni tutuyor

Seventh

Geçmiş

"Lisa, çektiğin fotoğraflar gerçekten çok güzel!"

Dans kursundaydım. Her zamanki gibi pestilim çıkana kadar pratik yapmış, dans etmiştim. Küçüklüğümden beri idol olmak hayalimdi. Ancak bu ırkçı terimler yüzünden bu hayalim asla ama asla gerçekleşmeyecekti.

Aniden yanıma oturan Chaeyoung sunbae ile irkilmiştim. Elindeki kameram ile gülümsüyordu.

"Çektiğin fotoğraflara baktım da, kızmadın değil mi?" dedi mahcup bir ifade ile. Başımı sorun olmayacağını belirtmek için kafamı salladım.

Chaeyoung sunbae de tıpkı benim gibiydi. Koreli değildi ve Yeni Zelanda'da doğup büyümüştü. Benim aksime tıpkı Koreli gibiydi ancak çarpık bacakları ve doğum yeri yüzünden tıpkı benim gibi ırkçılığa maruz kalıyordu.

"Oh, hayır sunbae. Kızmadım." dedim gülümsemeye çalışarak. Gülümsemeyi sevmezdim, çünkü güldüğüm zaman çirkin olduğumu söylerlerdi.

Chaeyoung sunbae bana fotoğraf çekmek ile ilgi sevdiği şeyleri anlatırken stüdyonun içine Jennie sunbae girdi. Jennie sunbae güzeldi. Hatta bana göre çok güzeldi ancak onu kıskanan kişilerin çıkarttıkları dedikodular ve doğduğundan beridir ilk defa Kore'ye gelmesi onun da dışlanmasına sebep oluyordu.

Kısacası üçümüz de birbirimizi koruyorduk.

Chaeyoung, ben ve Jennie farklı okullara gidiyorduk ve bu yüzden her ne kadar buluşuyor olsak da gün içinde yalnızdık.

O gece üçümüz saatlerce stüdyo da kalıp hem pratik yaptık hem de dertleştik.

Ve o gece, bir karar verdik.

Artık Chaeyoung, Jennie ve Lisa olmayacaktık.

Artık 'biz' olacaktık.

-Yeni bölüm çok yakında...