John'un abisi Marty kesinlikle hayallerimde canlandırdığım İngiliz ajanlarına benziyordu. Davranışları, konuşması ve aile içinde ki konumu kesinlikle üst seviyeydi. Bakanlıkta Seherbazlık biriminde eğitim görüyordu ve eğitimini ise üç yıl içinde tamamlamış olacakmış. Bir iki kere göz göze geldiğimizde içim ürperdi, sanki aklımın içinde saklı olan derin sırlarımı okuyormuş gibidi. Kaldı ki bunu yapabilen sihirbazların olduğunu beşinci kitaptan biliyordum.
Cumartesi günü yani trene binmeden iki gün önce dışarıda süpürgelerimizle quidditch oynarken yakınlardaki kamelyada oturup bizi izledi. Uçmaktan yorulduğumuzda onun yanına gidip Bayan Lennon'un bizim için getirdi limonataları içmeye başladık.
Hiçbir yerden Marty bana "John, yaz tatilinin başlarında öngörülerin olduğunu söylemişti. Sırlar Odasının canavarı ne zaman saldırıda bulunsa bunu önceden hissedebilmişsin, doğru mu Elizabeth?" dedi.
Onu suçlamamdan korkan John gözlerini ilerideki ağaçlara dikmişti. Ona baksam bile bana geri dönmedi.
"Öyle bir şey olmuştu."
"Bu sene için bir olay olacağını hissediyor musun peki? Sirius Black ile ilgili."
Limonatamı masaya koyup "Öngörü olup olmadıklarını bilmiyorum. Ama bazen bir his doğuyor. Bütün bir sene ne olabileceğini nasıl bilebilirim." dedim. "Bir sorun çıksa bile bu kesin Ruh Emiciler yüzünden olurdu. Son derece dürtüsel yaratıklar olduğunu duymuştum."
"Kesinlikle doğru. Black yakalanana kadar aktif olacaklarını duydum. Bu sene Hogwarts'ın sınırları onlar tarafından korunacak."
Üçümüzde Marty'e baksak da yüzlerimizde bambaşka ifadeler vardı. Nev korkmuştu, John meraklı hissediyordu. Ben ise biraz şüphelenmiştim. Neden bunları söylediğini merak ediyordum.
"Babamla konuştuk, Patronus Büyüsünü her ne kadar Standart Büyücülük Düzeyinin çok ötesinde bir büyü olsa bile John'a en azından denemesi için öğretmek konusunda anlaştık. Her ne kadar John sadece en basit halini tamamlaya bilse de bir başarı sayılır." John'un kulakları biraz kızarsa ve abisine kötü kötü baksa da dediklerine karşı çıkmadı.
"Annem ikinize de boşta olduğum için öğretmemi istedi. Başarılı olup olamayacağınız size bağlı. Denemek ister misiniz?"
"Ama küçük yaşta büyücülerin ve cadıların Hogwarts dışında sihir yapmasına izin verilmiyor."
"Aile denetiminde ve sihir dışı olanlardan uzak olduğunuz sürece bir sorun olmaz Nev. Öğrenmek istiyor musunuz yoksa istemiyor musunuz?"
"Ben istiyorum." dedim. Nev de benimle aynı anda "İstiyorum." dedi.
Kamelyadan çıkıp süpürgeyle uçtuğumuz çimlik alan geldiğimizde "İkinizden de en mutlu anınızı hatırlamanızı istiyorum. Aklınızda tutabildiğiniz kadar tutun onu. Sonrasında büyülü sözleri benden sonra tekrarlayın. Expecto Patronum!"
Kelimeleri tekrarlamak kolaydı. Hatta bunu belki de geçmişte kendi kendime çok söylediğim oldu ama işin zor tarafı mutlu bir an bulmaktı. Alımda bugüne kadar yaşadığım her mutlu anı dolaşırken geçen sene herkesin pijamayla katıldığı şölen geldi.
"Anılarınız bulduysanız şimdi asanızla pratik yapmanızı istiyorum. Önce sen Nev."
Nev büyülü sözleri söylerken telaffuz hatası yaptığı için ilk birkaç denemesinde başarısız olduysa da son denemesinde asasının ucundan gümüş renk bir duman çıkarmayı başardı. Biraz titrek bir ışığı olsa da sanırım üzerinde çalışılırsa daha iyiye gidebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden Doğduktan Sonra Sakin Bir Hayat İstiyorum
Viễn tưởngÖldüm ve tekrar doğdum. Zaman olarak geçmiş dünyamdan geride olduğu için devrim niteliğinde buluşlar yapan bir mühendis olmalı mıyım? Mühendisliğe gerek yok mu? Ben bir cadı mıyım? Üstüne üstelik Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okuluna davet mi edildi...