Gece yine Magnus'u odama çağırmıştım. Garip bir şekilde Magnus olmadan bir şeyler yapamıyordum. Gözüm bir şekilde etrafımda onu arıyordu.
Ayrıca ona küçük de bir hediyem de olacaktı bugün.
Bir süre sonra kapım birkaç kez çalındı ve Magnus çekingen halde odaya giriş yaptı.
"Beni istemişsiniz prensim."
"Gel bakalım Magnus." Diyerek ona elimi uzattım ve elini tutup parmaklarına küçük birer öpücük bıraktım. "Yoruluyor musun antrenmanlar sırasında?"
"Aslında hayır, böyle antrenmanlar bana iyi geliyor. Yorulmak bedenime göre bir durum değil."
"Güzel..." dedim gülerek. "Yorulmanı istemem."
"Beni çağırma nedeniniz neydi prensim?"
"Öncelikle sana küçük bir hediyem var. Birkaç kez dikkatimi çekti, takı takmayı seviyor gibisin. Özellikle de yüzük."
"Evet seviyorum." Deyip parmağında duran yüzüğe baktı Magnus. "Renkli şeylere aşığımdır."
"Ben de senin için mücevherlerimden en gösterişli olanlarından bir tanesini seçtim." Diyerek kutu içinde duran yüzüğü çıkardım. Zümrüt rengine sahip yüzüğü aldıktan sonra Magnusa yönelmiştim. "Eminim senin o narin parmaklarında çok zarif duracaktır."
"Ben... bunu kabul edemem." Dedi Magnus bir adım geriye çekilerek.
"Prensin sana bir hediye sunuyor, kabul etmemek büyük bir saygısızlık olacaktır."
Ona yaklaşıp elini tutarak kendime çektim ve parmağına elimde duran yüzüğü geçirdim. Sonrasında eline yine bir öpücük bırakmıştım.
"Çok yakıştı."
"Böyle pahalı bir şeyi bir askerin parmağında gördükleri zaman insanların dikkatini çekebilirim."
"O zaman benim için bunu sakla ve sadece yanıma gelirken tak. Zaten sana vereceğim ilk hediye bu olmayacak. Sana istediğinden bile fazlasını sunacağım ben. Yeter ki sen bunu yapmamı iste."
"Yani teklifinizi kabul edeyim öyle mi?" Demesiyle gülmeye başlamıştım.
"Öyle de denebilir. Senden başkasına bunları yapmak istemiyorum. Sanırım yine düşünmemişsindir."
"Aslında düşündüm." Deyip benden birkaç adım uzaklaştı. "Kararsızım."
"Hala mı? Cidden bu kadar düşünmene gerek var mı?"
"İnsan bir şeye karar vermeden önce düşünmeyi tercih eder genelde." Demesiyle yüzüm aniden ciddileşti.
"Benimle bu denli dik konuşman hoşuma gitmiyor. Odana git hemen."
"Prensim ben öyle..."
"Odana git Magnus. Karar verdiğin zaman kararını söylemeye gelirsin. Zaten görünen o ki kararın olumlu olmayacak."
Magnus bana alınmış bir yüz ifadesi ile bakmaya başlamıştı.
"Size saygısızlık yapmak istemedim cidden. Ben sadece... biraz gerginim sanrım. Özür dilerim."
"Özrünü kabul ediyorum ama şimdi odamdan gidersen iyi olacak."
Derin bir nefes alıp yatağıma oturmuş olsam da Magnus hala odadan çıkmamıştı.
"Sizin sinirinizi bozduğum için özür dilerim prensim. Bir daha olmayacak." Diyerek elinde duran yüzüğü çıkarıp yandaki masaya bıraktı. "Teklifiniz için de teşekkür ederim ama kabul etmesem daha iyi olacak. Sizin için doğru kişi olduğumu düşünmüyorum."
"Buna sen mi karar veriyorsun?!"
Sinirle bağırmamla geriye gidip korkuyla beni süzdü.
"Ben..."
"Sakın bir daha sana verdiğim bir şeyi bu şekilde reddetme." Yüzüğü alıp elinin içine yerleştirdim hızlıca. "Cevabın buysa tamam, gidebilirsin. Bir daha aynı soruyu sana sormayacağım merak etme."
"Özür dilerim." Deyip bir eliyle dolan gözünü sildi. "Ben biraz aptalım, sizi de sinir ettim gece gece öyle değil mi? Ben... böyle olsun istemezdim."
Magnus arkasını dönüp odadan çıkmak için kapıyı açmaya çalıştığında elimle kapıyı tutup ona engel olmuştum.
"Kolay sinirlenen birisiyim, bunu kendine yorma tamam mı?" Deyip elimi onun yüzüne indirdim ve yavaşça yüzünü okşadım. "Sen bana alınıp ağlama sakın, böyle yaparsan beni de üzersin."
Magnus bir süre üzgün gözlerle bana baktıktan sonra hızlıca bana sarılmıştı. Yaptığı şeye şaşırmış olsam da ben de ona sarıldım ve elimi yavaşça sırtına indirdim.
"Bana kızgın değilsiniz öyle değil mi?"
"Hayır değilim. Sen de bana kırgın kalma tamam mı? Cevabın hayır olsa da sorun değil. O yüzük sende benden bir hatıra olarak kalsın. Ama fikrin değişirse haberim olsun anlaştık mı? Ben sanrım bir süre daha, cevabının değişmesi için bekleyeceğim."
Onun çenesini bir elimle tutup yüzünü yüzüme çevirdim. Dudaklarına küçük bir öpücük bıraktıktan sonra ondan uzaklaşmıştım.
"Odana gitmekte özgürsün."
Başını olumlu anlamda salladıktan sonra odadan çıkmıştı. Ben de yatağıma uzanıp öylece tavanı izlemeye başladım.
Belli ki artık cevabı netti, bunu istemiyordu. Ona bağırmam canını sıkmıştı.
Çabuk öfkelenen ama aynı hızla da sönen bir yapım vardı. Yine de bu, ona karşı tavrımı haklı çıkarmaz.
Eğer fikri değişirse ona karşı tavrımı değiştirmem gerekiyordu. O fazla kırılgan bir yapıdaydı ve nazikliği seviyordu. Ona karşı böyle tavırlar sergilememeliydim.
Yine de fikri değişecek gibi değildi. Sanırım bugün tüm şansımı kaybetmiştim.
"Ah Magnus... bu kadar ilgimi çekiyor olmasan inan kalbini daha çok kırardım ama fazlaca hoşuma gidiyorsun. Bu da oldukça sinir bozucu."
....