8.BÖLÜM-SÖVÜLECEK TESADÜF

79 9 77
                                    

Merhaba :)

Görselde Caner var. Sevmiyorsunuz onu, biliyorum. Ama sırf olayların gidişatında saçmalıyor diye tanıdığım birinin hakkını yedirmem :) Karakterlerle tanış olunca kendimde bu hakkı görebilirim diye düşünüyorum. Bu sebeple bölüm Caner ile başlıyor. Onu yakından tanıyın. Fikirlerinizi değiştirmek için değil, sadece her karakter için yaptığım gibi onun da hayatından parçaları sizlere sunuyorum.

Şunu da belirtmeliyim ki, bu bölüm bir geçiş bölümüdür. Kısa bir bölüm okuyacaksınız.

İyi okumalar :)


Caner

Küçük düşünüp, küçük yaşayan bir aileye doğdum ben. Şu son bir seneye kadar hayatın bana sunduğu imkanlarla yaşamaktan hiçbir zaman gocunmamıştım. Ama babam ve ağabeyim tüm hayallerimi bir izmarit gibi değersiz kılıp un ufak ettiler. Nasıl mıydı hayallerim? Çok güzel ve umut doluydu. Sırf aileme maddi anlamda destek olabilmek için üç sene geç girdim üniversite sınavına. Çok çalışırsam sorumluluklarımı yerine getirip, huzurlu bir eğitim hayatı yaşayabilirdim.

Üç senenin sonunda babamın birikiminin de üzerine eklediklerimle artık okul hayatıma devam edebilecek seviyedeydim. Çocukluğumdan beri hayalini kurduğum makine mühendisliğini bile unutup, hayvancılıkla uğraşan babama destek olmak için Zootekni bölümünü okumaya karar verdim. Ben ve ağabeyim için yıllarca emek veren, hem anne hem de baba olan adama bu fedakarlık hiçbir şeydi.

Annem, ben dokuz yaşındayken bizi terk edip gitti ve babam ebeveynlik görevlerini tamamen üstlenmiş oldu. Bu kadar sorumluluğu yerine getirirken bir kez olsun ne yükselen sesini duyduk, ne de hayır cevabını. Ben bilirdim ki, anneme olan kırgınlığının hırsını bizden çıkarmayacak kadar olgun ve duyarlı biriydi o.

Zaman ilerledikçe büyüdük beraber. Ağabeyim İstanbul'a okumaya gittiğinde birbirimize yoldaş olup, her güzel ve kötü anımızın tadını çıkardık. Beraber yemek yaptık, ev temizledik, akrabalarımızı ağırladık. En önemlisi de beraber ekmek parası kazandık.

Babamla beraber toprak ve hayvanlarla iç içe olmaktan hiç rahatsızlık duymadım. Arkadaşlarım merkeze sinemaya gittiklerinde ben, ailemizin bir tanecik üyesi olan ineğimiz Balkızın doğum sancısı çekerken yanında kalmayı tercih ettim. Babam yorgun diye toprağı ben ilaçladım. Ağabeyim şehir dışında okuyor ve nadiren eve geliyor diye arkadaşlarımı ekip onunla vakit geçirdim. O rahat okusun diye yazları otellerde çalışıp, misafirhanelerde kaldım.

Güzel bir aile tablosu gibi görünüyor değil mi? Annesinden sonra kimse tarafından terk edilmemesi gereken, ailesi için tüm fedakarlıkları göze alan bu çocuk ne yazık ki insanlar tarafından aynı şeyleri yeniden yaşamaya mahkum edildi.

Bir akşam babam bana birikim yaptığımız parayı ağabeyime göndereceğini ve onun Erasmus için kullanacağını söyledi. Tüm hayallerimin ve güvencemin darmaduman olduğu o anı ölsem de unutmayacağım. Yıllarımı fedakar adımlar atarak geçirmişken, ikinci plana atılmak çok ama çok canımı yakmıştı. Büyük bir öfke nöbetinin ardından babama söylediğim sözlerle artık hayatım değişmişti.

"Sen bir oğluna diğerini tercih ettin. Gözümde annem olacak o kadından hiçbir farkın yok artık. Ben yaşıtlarımdan kaç sene gerideyim biliyor musun sen? Artık tolerans yok. Artık hayaller var. Peşinde koşulması gereken hayaller. Tercihimi o hayallere göre yapıp bu şehirden defolup gideceğim!"

Babamla kavga ettiğim günün ertesinde iş yerine gittiğim zaman Arslan Mert'in Mehtap'la konuştuğunu gördüm ve yanlarına gittim. Ama o hala benimle konuşmuyordu. Haklıydı.

BİHABERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin