2. Bölüm: YAZGI

1.6K 85 8
                                    

     Kahvaltıdan sonra odaya çıktığımda yatağın üzerinde yeni bir kitap duruyordu: Boynu Bükük Öldüler. Annemin geldiği günden beri zihnim fazlasıyla bulanıktı, okuduğumu bile doğru dürüst anlayamazken yeni bir kitap almak aklıma gelmemişti. Ama Azer unutmamıştı. Gülümseyerek kitabı elime aldım, Yılmaz Güney’i gerçekten seviyor olmalıydı. Yapacak başka işim olmadığından yatağa uzanıp okumaya başladım.
   Kolumdan sarsılarak rahatsız bir şekilde uyandırıldığımda başımda duran Fadik Teyze’yi gördüm. Kitap okurken uyuyakalmış olmalıydım.  Ben uyku sersemliğiyle etrafa bakarken o telaşla konuşmaya başladı.

“Karaca kızım abin geldi aşağıda, uyuyor dedim ama inanmadı illa şimdi görecem diyor”

   Ne olduğunu anlamaya çalışırken Akın’ın sesini duydum, bağırışları odaya kadar geliyordu. Koşarak aşağı indiğimde dış kapı ardına kadar açıktı, Akın ve Yılmaz kapının önünde birbirlerinin boğazına yapışmışlardı. Akın içeriye girmeye çalışsa da Yılmaz izin vermiyordu, daha fazla beklemeden“Akın!” diye seslendim. Sesimi duymasıyla yakasını Yılmaz’ın ellerinden kurtarıp bana doğru yaklaştı. O sırada Fadik Teyze de inip Yılmaz’ın yanına gitti, sessizce bir şeyler söyledikten sonra Yılmaz kafasını sallayıp dışarı çıktı. Fadik Teyze de yukarı çıktığında salona ilerledim, Akın da peşimden geldi.

“Ne işin var burada?”

“Asıl senin ne işin var Karaca? Hadi eve gidiyoruz”

“Nerden öğrendin burada olduğumu?”

“Annemle babaannemi konuşurken duydum sonra da annem anlattı”

“İyi, gelmiyorum ben”

“Nasıl gelmiyorum?”

“Bildiğin gelmiyorum işte”

“Seni almadan gitmeyeceğimi biliyorsun”

“Bak haftalardır evde değildim, en iyisi sen bu zamana kadar nerde olduğumu sandıysan tekrar orada olduğumu düşün ve buradan git”

“Duygu’da kaldığını söylediler Karaca, yalan olabileceği aklıma gelmedi”

“İyi işte farz et ki hâlâ oradayım”

   Kulakları kızarmıştı, sabır dilenircesine yukarı bakarken gömleğinin üst düğmesini açtı kendimi bildim bileli ne zaman sinirlense bunları yapardı. Bana doğru bir adım daha atıp kolumu tuttuğunda hızla geri çektim.

"Karaca bak sabrım taşıyor, yaktırma bana bu evi"

“Yakmayı düşündüğün evin kimin evi olduğunun farkındasın değil mi? Zaten adamın evine girip kardeşinin boğazına yapıştın yetmez ve biraz daha olay çıkarırsan olabilecekleri sen de biliyorsun”

“Hiç merak etmesin sıra Azer efendiye de gelecek ama öncesinde buradan gidelim”

“Anlaman için daha ne kadar söylemeliyim bilmiyorum ama gelmeyeceğim”

“O katilin evinde kalamazsın Karaca”

“Kimseyi öldürmemiş gibi konuşma komik oluyorsun”

“Onu mu savunuyorsun?”

“Gerçekten kafayı yemişsin, savunmak değil ben seni düşünüyorum. Kendini nasıl bir konumda görüyorsun bilmiyorum ama görme. Azer’e kafa tutabilecek biri değilsin damarına basarsan öldürür seni”

“O biraz sıkar. Sonuçta adam öldürmek yalnızca Azer Kurtuluş’un yapabildiği bir şey değil”

“Salak mısın Akın, bir kendine bak bir de Azer’e. Ona bir şey yapabileceğine gerçekten inanıyor musun? O güvendiğimiz Çukur’da değiliz, onun evindeyiz. Şimdi de sonra da yanlış bir şey yapma, ne senin gücün ona zarar vermeye yeter ne de benim gücüm seni kurtarmaya”

ZEMHERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin