Lan XiChen derin bir nefes aldı ve
nazik gülümsemesini yüzüne yerleştirdi. Olayı tam anlayamamıştı fakat anlayabildiği şekildeyse... Bu
gerçekten sıradışıydı."Şimdi, sakin olun ve yeniden anlatın." Wei WuXian titrek bir nefes aldı, zangır zangır titreyen bacaklarına ellerini yerleştirmiş kendini sakinleştirmeye çalışıyordu fakat yaşadığı şeyin korkutuculuğu sakinleşmesini engelliyordu.
"Sa..." Gözlerini kapatıp bir süre bekledi. Zihninde oluşmuş karmaşayı toparlamaya çalışıyordu. "Sabah 5 civarıydı, hala uyukluyordum ama Lan Zhan'ın arkasında beyaz bir kuyruk gördüğüme eminim. Uyku sersemliğime verip yeniden uyumaya döndüm amA BİR SÜRE SONRA SERSEMLİĞİM GEÇİNCE FARK ETTİM Kİ LAN ZHAN'IN GERÇEKTEN BİR KUYRUĞU VAR VE KULAKLARI YERİNE BİR ÇİFT KÖPEĞİN KULAĞI OLDUĞUNA EMİN OLDUĞUM KULAKLAR VARDI!" Elleri yerinde kalmamış, yükselerek saçlarını bulmuştu. 'Şu hayatta en kötü ne yaşayabilirim?' listesine eklenen bu olayın geri dönüşünün olmayacağı düşüncesi onu delirtecek kadar korkutuyor, sakinliğini koruyamamasını sağlıyordu.
Korkuyla büzüldüğü yerden doğrulup büyük gözleriyle Lan XiChen'e baktı. "İLK BAŞTA GERÇEK OLDUKLARINA İNANAMAYIP KULAKLARINI ÇEKTİM AMA BANA HIRLADI VE ISIRMAYA ÇALIŞTI!"
"Ben... Anlıyorum..." Kaşları çatılmış, sanki bu anlattığı ona bir şey hatırlatmış gibi ciddi yüzüyle masayı izliyordu. Bunu bir kitapta okuduğunu hatırladı fakat bu oldukça nadir rastlanılan bir durumdu. Olabilmesi için mağdurun saldırıya uğraması gerekiyor ve bu saldırıdan hasar alması gerekiyordu ki konu küçük kardeşiyse hasar alması neredeyse imkansız olduğundan olay şaşırtıcı bir hale dönüşüyordu. Bir süre bekledikten sonra:
"Bulut Kovuğunda gürültü yapmak yasaktır." Bir hatırlatma sonrasında yerinden kalktı. Wei WuXian'a devamını sormayacaktı çünkü devamını tahmin edebiliyordu.
JingShiden adına yakışamayacak kadar büyük bir çığlık koptu ve tüm Bulut Kovuğunda yankılandı.
Çığlık sonrası Wei WuXian kendini JingShiden dışarı fırlatmış ve nefes bile almadan Lan XiChen'in yanında bitmişti. Gerçi Lan XiChen onunla yolun yarısında karşılaşmıştı. O sırada da Wei WuXian koşarak bir kural daha kırıyordu. Bir yandan Wei WuXian'a üzülüyordu çünkü en büyük korkusu olan köpeklerden biri Lan WangJi'nin görünümüne karışmıştı ama kurallar
kırıldıysa bir cezası vardı ve uygulanması gerekiyordu. "Kırdığınız kuralların cezası daha sonra görüşülebilir." Ne olursa olsun o GuSu Lan sektinin lideriydi, bu tür şeyleri gözardı edemezdi.Wei WuXian inanamıyormuş gibi Lan XiChen'in yüzüne baktı fakat hiçbir şey söylemedi. Kardeşlerin sadece görünüşlerinin birbirine benzediğini düşünüyordu ama şu an fark ediyordu ki az bile olsa karakterleri de birbirine benziyordu. Lan XiChen iç çekti, kardeşine de üzülüyordu çünkü aşık olduğu adam şu an ondan deli gibi korkuyordu ve büyük ihtimalle bu durum ortadan kalkana kadar ona yaklaş(a)mayacaktı.
"Kendinizi sakinleştirmeye çalışın, ben WangJi ile görüşeceğim. Olayın detaylarını öğrendikten sonra büyüklere danışarak bu talihsiz olayın çözümünü bulmaya çalışacağız."
Wei WuXian başını salladı ve bir süre transa geçmiş gibi yeri izledikten sonra Lan XiChen'i selamladı.
"Teşekkür ederim..." Diye mırıldandıktan sonra savsak adımlarla orayı terk etti.
Lan XiChen onun rüzgarda süzülen bir yaprak kadar kararsız halini bir süre izledi. Kafasını iki yana sallayarak kaderi kınadı. Ardından acelesiz adımlarını JingShi'ye yöneltti.
____
"Ah, anlıyorum. Bu yüzden olmalı." Lan WangJi sessizce ağabeyinin yüzüne bakmaya devam etti. Açıkcası... Hiçbir duyguyu yansıtmayan yüzünün ardında oldukça üzgündü.