Yedi buçukta kalktığım gibi üstümü giyindim. Mavi ceketimi de alıp okulun yolunu tuttum. Sabah kalkar kalkmaz midem bir şey yemeyi kesinlikle reddediyor.
Duvar kenarında olan sırama yerleştim ve sıra arkadaşımın gelmesini bekledim. Julie'yle üç ve dördüncü derslerde aynı sınıfta olabileceğiz çünkü biz hangi öğretmene dersimiz varsa o sınıfa gidiyoruz. Şu anki dersim ispanyolca, Julie'yle buluşacağımız sınıftaki dersim de Fransızca.
Zil çaldı ders başladı. Soru cevap yapa yapa ders bitti. İspanyolcam fena değildir, üvey babamla farklı dillere çalışma gibi bir aktivitemiz var, popüler dillere az çok hakimiz.
İkinci dersin sonunda çantamı aldım ve sınıftan çıkıp Julie'nin yanına Fransızca dersimize gittim. Görür görmez birbirimize sarıldık. Julie kısık sesle yeni haberleri söylemeye başladı.
"Sana anlattığım Samantha'nın sevgilisi olan çocuğun kuzeni de bizim okula kaydını aldırmış. Biliyorsun bebek yüzlü erkekleri sevmiyorum ama çocuk tamamen çekici bir heykel." Julie'nin anlattıklarına içimden göz devirdim ama dışımdan kafa salladım ve "Ne güzeel." dedim.
Daha ne Samantha'nın sevgilisinin yüzünü görmüştüm ne de çocuğun kuzeninin. Bu bahsi geçen kişilere meraklı da değilim açıkçası.
Öğretmen derse yanında yeni biriyle geldi.
"Bak işte o." dedi sessizce çığlık atarak Julie.
Çocuğu inceledim. Julie'nin dediği kadar vardı. Beyaz ten, koyu renk dalgalı saçlar, uzun boy, Yunan mitolojisi heykellerinden birine benziyordu. Bu tip çocuklar %100 güvenilmez olurlar çünkü dışarıdan güzel göründüklerini bilirler.
Öğretmenimiz çocuğa kendini tanıtmasını söyledi.
"Herkese merhaba ben Timothée. Fransız kökenli olduğumdan dolayı ismimi telaffuz etmede zorlanabilirsiniz, benim için sorun değil her yerde bunu yaşıyorum. Buraya kaydımı aldırdım. Anlatacaklarım bu kadar Mr. Smith." dedi ve yüzünü öğretmene çevirdi. Konuşması azıcık değişikti kökenlerinden dolayı, onun dışında düşündüğüm kadar güvenilmez bir enerji yaymıyordu.
Öğretmen onu bizim iki ön çaprazımıza oturttu ve derse başladı. Fransızcayı ana dili gibi bildiği için sürekli Timothée'ye sorular sorup duruyordu. Ders, Timothée ve öğretmenimizin soru cevapları eşliğinde bitti.
Zil çaldığı an sınıftaki kızlar Timothée'yle tanışmak için yanına uçuştu. Ben ve Julie bu boğucu kalabalığa karşın sınıftan çıktık. Bahçedeki banklardan birine oturduk.
"Sence Timothée nasıl?" dedi Julie.
"Yani, iyi biri gibiydi. Şimdiden bir sonuca varmak hata olur, bekleyip görelim." dedim ve etrafıma bakındım.
Danny ve Larry karşımızda erkeklerden oluşan beş kişilik gruplarında sohbet ediyorlardı. Danny'le göz göze geldiğimde bana gülümsedi, ben de gülümsemesine karşılık verdim. Yanıma geldi ve yanağımdan öptü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jo ve Hayatı
Teen FictionMerhaba ben Jo. Gördüğün gibi saçlarımı kızıla boyuyorum ve kendi özgürlüğümü arıyorum. Maceramda bana ortak olmaya ne dersin? Sence bu engebeli hayattan çiziksiz kurtulabilecek miyim?