Daha çok küçüktü Namjoon. 1 yaşındaydı. Çok sevimli ve eşsiz bir bebekti. Büyücü ailesinin tek çocuğu. Annesi ve babası ona o kadar çok değer verirdi ki. Onlar için Namjoon'un canı, kendi canlarından daha önemliydi.
Bir gece annesi Cho Hee, Namjoon'u uyutmak için beşiğine yatırdı. Babası Yoon Bin, annesi Cho Hee'ye kapı eşiğinden bakarak gülümsüyordu.
Y:Namjoon'u uyuttuktan sonra uyuyalım.
C:Tabii ki de. Biraz işim var. Sonra geleceğim.
Y:Tamam o zaman. Bekliyorum. Değerli anne.
Yoon Bin, Cho Hee'ye her zaman böyle hitap ederdi.
Annesi, Namjoon'u yatırdıktan sonra birkaç işini halletti ve tam odasına gidecekken Namjoon'un odasından bir takım sesler duydu. Hemen bakmaya gitti.
Gittiğinde gördüğü şeyler karşısında gözlerine inanamadı. Adı anılmaması gereken kişi Min Soo, en değer verdikleri oğlu Namjoon'un odasındaydı.C:Sen!
M:Evet ben.
C:Oğlumdan uzak dur!
M:Artık çok geç. Avada Kedavra!
O gece Cho Hee ve seslere uyanan babası Yoon Bin, oğulları Namjoon için kendilerini feda etti. O gece Namjoon'un alnında büyü sonucunda bir yara izi oluşmuştu.
Merhaba. Kusura bakmayın bölüm kısa oldu. Bu hikayeyi en sevdiğim film ve kitap serisi olan Harry Potter'tan esinlenerek yazmaya başladım.