Arenaya doğru koştum. Benim yanıma değilde kulübesine gidiyor olabilirdi. Ama beklediğim gibi olmadı. O da peşimden geldi. Arenaya ulaştığımızda bana saldırdı. Hemen buğday kılıcımı çıkardım. Ona zarar vermeyeceğim. Sadece savunacağıma karşı söz verdim kendime.
Hemen karşılık verdim.
"Allison,kendine gel."
Bana saldırdı. Hemen savundum kendimi. Bu sırada çoğu kişi bizi merakla izliyordu. Bana yine saldirinca savunurken bağırdım.
"Nemesis'e izin verme Allison."
Beni duymuşa benzemiyordu. Gözleri daha fazla alevlenmişti. Bir ses duyuldu.
"Bu sen değilsin Allison. Sen Nemesis değilsin. İntikam dolu değilsin."
Arkamı döndüğümde Jack'i gördüm. Önüme dönerken kolum yaralandı. Allison hâlâ aynıydı. Ben savunmalarıma devam ediyordum. Ama ümitli bir şekilde gülümsedim.
"Allison Rogers'ın kardeşi Thomas Rogers'ı ben öldürdüm Nemesis. Ama ben değiştim Allison. Eski Rose Anderson yok karşısında. Tam karşında duran kişi yepyeni bir Rose Anderson."
Hareketsiz kalmıştı. Derin bir nefes alıp devam ettim.
"İstediğini alamayacaksın Nemesis. Onu öldürmeyeceğim. Çünkü Allison Rogers benim arkadaşım. Hatta kardeşim gibi."
Elimdeki kılıcı attım. Hareketsiz kalan Allison yere düştü. Mutlulukla bağırdım.
"Allison Rogers,geri döndü."
Sonra Allison'ın yanına koştum. Kulağına fısıldadım.
"Sen Allison Rogers'sın. Nemesis'e yenilemezsin."
Yarın yola çıkacaktık.
***
İki kişi gördüm. Biri annem Demeter iken diğeri sanırım Poseidon'du. Poseidon'un elinde Persephone'un verdiği kolye duruyordu. Kolyeyi Demeter'e verdi.
"Bu kolyedeki damlacıkları düşmanlarına damlatınca hapsolacak ya da yok olacaklardır. Bu senin kızına ait Demeter."
"İşe yarar Poseidon."
Bir anda görüntü değişti. Bir bahçede Persephone ile Demeter oturuyordu. Demeter'in başında benim tacım vardı. Çıkarıp Persephone'un avucuna bıraktı. O sırada Persephone'un boynundaki kolyeyi fark ettim. Aynı kolyeydi.
"Bunu kolyeye beraber Rose'a ver."
"Bu nedir anne?"
"Kuraklık dünyayı ele geçirdiğinde bu taçtaki çiçekler solacaktır. Solduğunda ise biz yok olmuş, meleklerin görevi başarısız tamamlanmış olacak. Bazı Olimpos Tanrıları da yok olmuş olacak."
Persephone düşünceliydi.
"Neden yok olacağız?"
Anlamıyordu. Ben de anlayamıyordum. Onların yok olması benimde yok olmam demekti.
"Güçsüzleşeceğiz. Görevlerimizi yerine getirmeyince yaşamamızı gerektiren bir şey olmayacak."
Kendimi yatağımda bulduğumda güneşin doğmak üzere olduğunu fark ettim. Dün çantalara neler koyacağımızı kararlaştırmıştık. Bunu düşününce hemen çantamı sırtıma geçirdim. Dışarıya çıktım. Sam ile diğerlerini gördüm. Sam bana yaklaştı.
"Siz yemeğinizi erken yiyeceksiniz. Hemen yola çıkmalısınız."
Yemeğimizi bitirince tam gidecektik ki aklıma bir şey geldi. Hemen kulübeme girdim. Orada duran kolyemi ve takımı taktım. Sonra koşarak onlara katıldım. Benim fikrimle nehire gidiyorduk.
Anabelle ve James önde, Allison ve ben ortada, Darcy ve Jack ise arkada yürüyordu. Anabelle ve James üç büyüklerin çocuklarından olduğu için önden gelen bir tehlikeye daha rahat karşılık verebilirdi. Allison ve ben yandan gelen tehlikeleri kaldıracaktık. Jack ile Darcy arkadan gelen bir tehlikeyi kolay algılayabiliyordu.
Yürürken bir ağacı gördüğümde durdum. Bana bakınca herkes durdu. Ağacın yanına yaklaştım. Ağacın yaprakları sararmıştı. Gövdesi ise bembeyazdı. Sonbahar bile değildi ki yapraklar sararsın. Bulunduğu toprağın hemen altındaysa yeşil bir sıvı vardı. Anabelle'ye döndüm.
"Zehir olma ihtimali var mı?"
Başını onaylarcasına salladı.
"Limos ya da Limos'un kızı buradan geçmiş olmalı. Acele etmeliyiz."
Yürümeye devam ederken Jack ile Darcy bağırdı. Arkamıza döndüğümüzde en az onun adar korktuk. Vücudu kahverengi,başının iki tarafında boynuzlar vardı. Öfkeli görünüyordu. Hemen dün akşam cebime koyduğum kılıcımı çıkardım.
Minator üzerimize doğru gelmeye başlayınca saldırdım. Anabelle bacağına vurunca sendeledi. Ama gücü hâlâ yerindeydi. Saldırmaya devam etti. Allison kılıcını çantasına koymak istemişti. Izin vermiştik. Ama hâlâ kılıcını arıyor. Minator bunu fırsat bilerek ona saldırdı. Ben oraya koşana kadar minator onu ağaca doğru fırlatmıştı.
Aklıma hemen bir çözüm yolu geldi. İlk önce diğerlerine baktım. Allison ve James dışında diğerleri savaşıyordu. James'in biraz tedavi bilgisi vardı. Bağırdım.
"Hepiniz geri çekilin."
Bana şaşkınlıkla bakarak çekildiler. Minatorun yanına koştum. Kolyemdeki küçük bir damlayı elime aldım. Minatora attım. Vücuduna değer değmez toz olup kayboldu. Allison'la birlikte herkes yanıma geldi. Anabelle'ye sarıldım. Jack, Allison'a sarıldı. James, -hiç istemeselerde- Darcy'ye sarıldı. Böylelikle güzel bir manzara oluştu.
Ama bunu da bıraktık. Çünkü çok az vaktimiz vardı. Tacıma göre son 8 gün, nehire göre 6 gün kaldı. Bu sefer ben ve Anabelle önde, Darcy ve Allison ortada,Jack ile James arkada olarak yürümeye başladık. Bunun daha iyi olacağına karar vermiştik.
Yürümeye başlamıştık ki bir ok tam başımın üstünden geçti. Bir ağaca çarptığında durdum. Ağaç solmaya başlamıştı. Bir taklama sesiyle ağaç üzerimize doğru geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMETER'İN KIZI 1-Limos
ФэнтезиO günlerde dünyada var olan tek Demeter kızı ve melezi sanılıyordu. O kehanette bahsedilen kişiydi onlara göre. Daha 13 yaşında. O Rose Anderson. Adını gül adlı bir çiçekten alan her gülümseyişinde adının hakkını veren kız. O büyük gerçeklerle ve zo...