Buz gibi suyun tepesine çıktığımda nefes nefeseydim. Önümde yavaşça batan yatı görüyordum. Denizdeki çöplerden birine tutundum zaten bir sürü vardı. Yüzeyde olan tek kişi bendim. Diğerleride tek tek başlarını çıkardı. Denizin ortasında halay çeker gibiydik. Burda donarak öleceğimizi düşünürken yıldızlı gökyüzünde beliren bir ışık gördük. Altın gibi ışıklar saçan bulutlar arasında yüzünü göremediğimiz birisi geliyordu. Yaklaştıkça yüzü netleşti. Bu Demet Akalındı. Yanımıza gelip konuştu, "Bne, Dmeet Aklıan, Yarsa Çobrası Tnaırsyım. Merve'nin yaptığı büyü beni size yolladı. Sizi kurtarabilirim ancak tek bir şartla. Birinizin tohumunu almam gerekiyor.". Herkes bunun benim bebeğim olduğunu anlamıştı. O kadar Teen Wolf'u boşuna mı izlemiştim? Etraf kararmaya başladıktan sonra gözlerim aralandı. Bir gemideydik. Kurtarma botuydu. Adamlardan biri yanıma geldi. "İyi misiniz?". Kafamı kaldırdım. "Demet Akalın nerede?". Adam sakince konuştu. "Bak yine söylüyorum, Demet Akalın yok. İçtiğiniz içeceklerde kafa yapan otlardan varmış. Teknenin arkasında bulduk. Hepiniz 'Patlama var!' diye bağırıp denize atladınız.". Kendime gelmeye başlamıştım. "Ot mu? Bebeğim. Bebeğim iyi mi?" diye sayıkladım. Karaya çıktık. İfademiz alındı oradan da hastaneye gittik. Bebeğim iyiydi. Meriç adamlarına Yvitaminioğullarının yalısın taraması için adamlarına emir verdi. Yan taraftan silah sesleri geliyordu. Evden en az bir cenaze çıkacaktı. Yan yalıya gelen polisler bizimde ifademizi aldı. Bir şey görüp görmediğimizi sordular. Yan taraf için hareketli geçen bir gün olmuştu. Yatmak için pijamalarımızı giydik. Bebeğimin sağlığı için her gece yatmadan önce beyaz gül çayı içiyordum. Dış kapının ardından vurma sesleri geliyordu. Mal olduğum için usulca yanaşıp kapıyı açtım. Hiçbir şey yoktu. Çocuklar şaka yapıyor diye düşündüm ama güvenlik girmelerine izin vermezdi, özellikle bizim yalımıza çünkü güvenlikte bizim adamımızdı. Kapıyı kaparken alttan süzülen kanı gördüm. Sonrasındaysa dışarı çıktım ve kapının arkasına çivilenen güvenliği gördüm.