Jamie avladıkları geyik ve yaban domuzunun getirdiği gururla kamp alanına döndüğünde hiç beklemediği bir manzara ile karşılaştı. Gözleri bir mendille bağlanmış Elizabeth, etrafında koşturan çocukları seslerinden tanıyarak yakalamaya çalışıyordu. Onlar kahkahalar atarak oyun oynarken işleriyle uğraşan kadınlar da keyifle onları izliyordu.
Kimseye bir şey söylemeden atından inip giysisinin tozlarını eliyle silkeledi, aygırını Royce'a teslim ederek sessizce çocuklara yaklaştı. Eliyle onlara da susmalarını işaret etti ve Elizabeth'in yanına gitti. Her şeyden habersiz kız, gülümseyerek ellerini öne uzatıp adamın karnına dokunduğunda bir çocukla karşılaşmayı beklerken dokunduğu sert vücut yüzünden irkilerek geriye doğru adım attı. Elleriyle mendilden kurtulmaya çalışırken Jamie teklifsizce onu kendisine doğru çekerek sarılıp gözlerinin serbest kalmasını sağladı.
"Bugün hiç ceylan avlayamadık diye üzülüyordum. Meğer yanlış yerde arıyormuşuz."
Etraftakilerin güldüğünü duyunca mahcup bir şekilde geriye çekilebilme umuduyla adamı ittirdi Elizabeth ancak yerinden kıpırdatmayı başaramayınca utançla bakışlarını kaçırdı. Kızaran yüzü, dağılmış saçları ve tozlu elbisesiyle öyle güzel görünüyordu ki... Jamie içini saran arzu dalgasını bastırmak istercesine yutkundu ve sınırlarını daha fazla zorlamamak adına onu serbest bıraktı.
"Sen çok kötü bir adamsın Jamie MacDougal. Başkalarının önünde bir kadına böyle davranamazsın."
Sözlerinin bitiminde adama arkasını dönerek hızla onları izleyen tüm gözlerden uzağa gitme umuduyla ağaçların arasına ilerledi. Bu adama bazen gerçekten katlanamıyordu. Kalabalıktan uzaklaştıkça kavuştuğu sessizlik biraz da olsa rahatlayarak derin bir nefes almasını sağladı. Büyük, yaşlı bir ağacın yanına gelene kadar durmadan yürüdü. Sonunda kıyafetine aldırmadan ağaca yaslanarak yere oturdu. Bir süre gözlerini kapatıp huzurun tadını çıkardı. Tam artık geri dönmesi gerektiğini düşündüğü sırada ise sağ taraftan gelen ayak sesi ile irkilerek gözlerini açtı. Başta ne olduğunu anlayamadan etrafına bakan kız, muhtemelen peşine düşenin Jamie olduğunu sanmıştı. Ancak ağaçların arasından çıkan yabancı hiç de dostça olmayan bir yüz ifadesiyle kendisine yaklaşınca panikle ayağa kalktı.
"Kimsiniz?"
"Korkmayın Leydim, size John Corning'in selamını getirdim. Lütfen sessiz olun ve kaçmayın. Sizi kurtarmaya geldim."
Genç kız istemsizce bir adım geriledi. Sözleri dostça da olsa adamın yüz ifadesi ve ses tonu başka şeyler anlatıyordu. Üstelik Corning'in adamına teslim olmak gibi bir düşüncesi asla olamazdı. Belki mantıklı olan soğukkanlılığını koruyarak adamı oyalayıp bir kaçış planı yapmasıydı. Fakat içini saran panik ve kaçma dürtüsüne daha fazla karşı koyamayarak geriye doğru kaçmaya başladı. En sonunda da adama arkasını dönerek yön duygusunu tamamen kaybetmiş bir halde ormanın derinliklerine daldı. Fakat bu kaçış kısa sürdü çünkü saldırgan birkaç adımda kendisine yetişip kolunu tuttu ve Elizabeth de panik dolu bir çığlık attı. Can acısıyla debelenirken bir yandan yardım istiyordu.
"Jamie! Yardım edin!"
Öfkeyle saçlarına yapışan adam acımasızca onu beraberinde sürüklemeye başladı. Acıdan nefesi kesilen kız ise çaresizce debeleniyordu. Derken kısa süre önce altında huzur bulduğu ağaca sertçe sırtını vuran adam, vücudunu kızınkine yasladı.
"Demek söylenenler doğruymuş. Gerçekten İskoçyalının fahişesi olmuşsun!"
Elizabeth'in tekmelerini savuşturarak elini eteğinin altına sokunca genç kız yeniden çığlık atmayı denedi ancak adam ağzını eliyle sıkıca kapamıştı. Gözlerine dolan yaşlarla, bir tecavüzcünün elinde kıvranan Elizabeth ise kapana kısılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskoçya'nın Esiri (Tamamlandı)
Ficción históricaOn dokuz yaşında, hayatı yalanlarla süslü, güzel, zeki ve cesur bir genç kız. Ettiği intikam yemininin esiri, etrafına korku salan, güçlü ve sevgisiz bir adam. Birbirinden tamamen farklı bu iki insanın yolu bir intikam planı sonucu kesişiyor. Yanlış...