Çantasına son belgeleri de koyduktan sonra aşağıda onu bekleyen araca gitmek için hareketlendi genç adam. Dediğini yapmıştı. Wooyoung için bir gününü boşaltmıştı.
Arabaya bindikten sonra sekreteri ile kısa bir konuşma sonrası arkasına yaslanarak yolu izleyerek geçen günü düşünmeye başladı. O hafta boyunca bara 2 kez gitmişti genç adam. Nedenini henüz kabullenemese de Wooyoung'u görmek için siyah kapşonlusu, maskesi ve kazağı ile 2 gün boyunca gizlenerek onu izlemişti.
İzlediği süre boyunca tek bir şeyden emin olmuştu. Wooyoung'da ondan etkileniyordu. Tüm gece boyunca onun sıklıkla oturduğu koltuğa ve bar kapısına bakan genci izlemek onu eğlendirmişti. Bu kadar mı etkilemişti onu? Yoksa Wooyoung gerçekten acemi miydi?
Bunu anlamak ve ona göre hareket etmek zorundaydı. Acemi ve hızlı davranışlar ona göre değildi. Her şey de olduğu gibi ilişkisinde de tek bir çizgisi vardı ve ordan ilerliyordu.
Wooyoung ile tepede geçirdiği uzun ve güzel sohbet aklına gelince gülümsemeden edemedi genç adam. Çok enerjik ve bir o kadar eğlenceli bir kişilikti. Kendisinin aksine.
Arabanın durması ile geldiklerini anlamıştı. Arabadan indi ve sekreteri ile asansörlere doğru ilerlediler. Toplantının olacağı kata geldiklerinde karşılarında Wooyoung ve sekreterini gördü. Bu çocuk gerçekten bir iş adamı olmak için yaratılmış diye düşündü. Farklı bir havası ve çekici bakışları ile bunu onaylamıştı kendi içinde.
Asansörden inerek yavaşça ona yaklaştı. Sadece ona bakıyordu. O da sadece kendisine bakıyordu. Wooyoung elini uzatarak yüzündeki gülümseme ile konuştu.
"Hoş geldiniz, şirketimizde sizi ağırlamaktan büyük zevk duydum."
Genç adam son konuşmalarından sonra resmi konuşmasına hafifçe gülmüştü. Elini uzatarak elinin içine hapsetti.
"Hoş bulduk."
Elini çekmeden baş parmağı ile Wooyoungun elinin üstünü okşadı. Wooyoung bunu beklemiyordu. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Hızlıca elini çekerek konuşmaya başladı.
"Şey, buyrun bu taraftan."
Eli ile gidecekleri yönü gösterdikten sonra önden hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. Kalbi çılgınlar gibi çarpıyordu. Choi San'ın onunla oynadığının farkındaydı. Sakinleşmek zorundaydı.
Genç adam önünde hızlı ve telaşlı adamın ensesini izlerken hafifçe sırıtıyordu. Bu çocuk gerçekten tatlı diye düşündü. Bu şaşkın hareketleri ona büyük zevk veriyordu.
Odaya girdikten sonra toplantı masasına doğru ilerlediler. İki uca oturmadan önceki kısa selamlaşma sonrası iş konuşmaya başlamışlardı.
*•*
"Ne? Benimle dalga mı geçiyorsunuz?"Genç adamın sert ve yüksek tondaki sesi odada yankılandı. Bunun bir şaka olup olmadığını ölçüyordu kafasında.
"Hayır, şaka değil. Şirketimizin reklam çekimlerinde belirli kuralları vardır ve bu da onlardan biri. Bu reklam işini de aynı kurallar üzerinden çekmeyi düşünüyoruz."
Jung Wooyoung'un cevabı ile ortam daha da gerilmişti. Ateşle yaklaşılırsa patlayabilecek bir ortam vardı.
"Kurallarınız şu an için beni ilgilendirmiyor. Bu işte ortak olduğumuz hatırlatmak isterim. Böyle önemli ve ses getirecek bir reklam filmini kalkmış bana yeşil perde önünde çekeceğinizi söylüyorsunuz. Kusura bakmayın bunu kabul etmem."
Dış çekim, yıllardır iş hayatında rakiplerini sollayarak buralara gelmesini sağlamıştı. Firmaların onları seçmesinin nedeni buydu. Çektikleri reklam filmlerinin dış çekimi ile doğal ve güzel durması onun için ince çizgiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
● VALSE●
Ficción GeneralEtkinlikler, iş yemekleri, parti ortamlarında birbirleri ile bakışan rakip şirketlerin Ceosu Jung Wooyoung ve Choi San ortak bir iş için yaptıkları toplantı sırasında şiddetlenen tartışma sonrası anlaşmazlıkları çözmek adına kural listesi hazırlarla...