"608 no'lu odada kalan Mallory Russell, o güzel altın sarısı saçlı, parlak mavi gözlü kadınların aksine gayet sıradan pek çelimsiz bir yüze,yüzünün etrafında çillere ve bakımsız siyah saçlara sahip bir kadındı.
Fakat kendisi çok fazla ilgi gören ve çoğu "güzel" kızın hayallerini süsleyen adamlara sahip olan bir kadın. Neden? Aslında bunun sebebi gayet açık, bunun sebebi sözde geçici dünyamızın tanrısıydı.Yani? Aklınıza ne geliyor? Para.
Mallory sayılmayacak kadar serveti olan bir kadındı ama hanımefendiler gibi yetiştirilmemişti aksine fakir bir kenar mahallede -şuan hayatta olmayan- annesiyle birlikte yaşıyordu,ta ki bundan 8 yıl önce kadar.Bu kadına talih kuşu konmadı, resmen onu alıp götürdü.
Mallory bir şans oyunundan bu servete kavuştu ve üstelik kendi oynamamıştı da. Gece 22:40 sıralarında Manhattan sokaklarında, hafif içmiş bir şekilde, bir kaç kez tökezledi, daha sonra dönen başıyla birlikte yere düşüverdi, beş dakika kadar orada öylece yatıverdi sonra başını kaldırıp birazda olsa kendine geldiğinde etrafına bakındı.
Ve karın hizasında üstünde yazılar ve sayılar olan bilet tarzı bir şey gördü,biraz bulanık görüyordu.Ne olduğunu biraz anlamış, birazda anlamamış bir şekilde o kağıt parçasını cebine attı ve evinin bulunduğu Bronx'a geri döndü,aslında hiç dönesi gelmiyordu, Newyork sokaklarını seviyor hatta tapıyordu denilebilir.Tanrı dualarını kabul etmiş,
neredeyse şuan Newyork'ta 27 dükkanı var ve hepsi de işlek caddelerde.Eve vardığında paltosunu çıkarıp attı ve direk uyumaya yeltendi,sabah kalktığında o kağıt parçasını unutmuştu bile,annesinin hazırladığı kahvaltıyı yedi,ceketini alıp çalıştığı kafeye gidiyordu,sol cebinden bir paket sigarasını çıkardı,bir tane alıp yine sol cebinde bulunan çakmakla sigarasını yaktı.
Yolda yürürken aynı zamanda sigarasını içiyordu ve birde sağ elinin üşüdüğü fark etti,biraz ısınması için sağ cebine götürdü.Ve eline gelen kağıt parçasını hatırlar gibi oldu.Çıkardı,sigarası ağzında,kağıda baktı.Ne olduğunu anlamıştı,bir tür şans oyunu,hani bilirsiniz.Size tonlarca para verecek cinsten.Doğrusunu söylemek gerekirse ben hiç oynamazdım,saçma gelirdi sanıyorum ki bu saçmalık düşüncesi Mallory içinde geçerliydi.
Önce kağıda baktı,atmayı düşündü ama kadere inanan cinsten kadınlardandı.Bu düşünceler aklını çelerken kafeye varmıştı neredeyse.İçeri girdi,sigarasını birkaç dakika önce söndürüp fırlatıp atmıştı.İçeri girdiğinde nefret ettiği patronu,yüzünü buruşturmuş şekilde ona bakıyordu,"NEREDE KALDIN SEN? BENDEN ÖNCE GELMEN GEREKTİĞİNİ BİLMİYOR MUSUN?!" demişti Bay Morin.Mallory patronundan nefret eden klasik insanlardan değildi,bunun bir sebebi vardı
çünkü adam üvey kızını sürekli taciz ediyordu,Mallory bir süre o kızla aynı okula gitmişti ve adam hakkında hikayeler dinlemişti,bu kafeye çalışmak için geldiğinde Bay Morin'in o kızın üvey babası olduğunu bilmiyordu.Kızda manyağın tekiydi zaten,adam ona hiçbir şey yapmıyormuş meğerse,kız bir tür üvey babasına aşık cinsten kızlardanmış ama Mallory bir türlü bunu unutamıyor ve aklından çıkaramıyordu o hikayeleri.Bu yüzden adama karşı olan nefretine,
aynı zamanda Bay Morin'in kaba tavırlarına dayanamıyordu."Pardon özür dilerim,dün gece biraz dağılmıştım,elimden geldiğince hızlı geldim." demişti adama kibarca.Bay Moris kaba tavrıyla devam etti,"Bir daha geç kaldığını görürsem! Anlıyor musun? Kalmayacaksın.",Mallory onun suratına bir yumruk çakabilirdi ama annesine ve kendisine bakmak için tek çaresi burasıydı,bir gün sonra herşey değişti tabi,orası ayrı mesela.Ama insan bir şeyler gerçekleşeceğini,iyi yönde mi yoksa kötü yönde mi bilemiyor.
Ceketini portmantoya astı,bileti arka cebine koydu ve tezgahın arka tarafından önlüğünü aldı,bu sırada Jacob yanına geldi,"Hoşgeldin,nerede kaldın?","Üzgünüm,tüm işler sana ve Effy'e kaldı","Hayır ondan sormuyorum,Ef ve ben herşeyi hallettik sadece seni merak ettim." Jacob açık kumral ve kahverengi gözlü,çekici sayılabilecek tipten bir çocuktu,Mallory ve Jacob yakın arkadaşlardı.Jacob ellerini Mallory'nin omuzlarına koydu,ona "Mally,iyi misin?" dedi,bu bir çeşit lakaptı.Marolly başını ileri geri salladı,"Evet Jacob,iyiyim.Hey,baksana şu şans oyunları ne zaman açıklanıyor?" dedi umursamaz bir tavırla.
Jacob kahkahayı patlattı,"Sakın... bana..." gülmekten konuşamıyordu,"Sakın bana aldığımız birkaç kuruşu o saçma şans oyunlarına yatırdığını söyleme.","Tabi ki de hayır!" diye çıkıştı Marolly,sinirlenmişti biraz ama aslında o da böyle düşünüyordu."Sadece merak! Hey JAKE,sana bir soru sordum." dedi,Jacob bu sefer onu ciddiye alarak "Bu gece hayatım." dedi,Marolly "Tamam.Hadi müşterilerle ilgilenmeye başlamalıyız." dedi,o sırada Effy de yanlarına geldi ve aralarında eski okullarından gıcık oldukları Halley Long'un evli olmadığı bir adamdan kız 16 yaşında iken çocukları olmasını,neredeyse her ayda bir yaptıkları gibi,konuşmaya filan başlamışlardı.
Daha sonra müşterilerle ilgilendiler,bu koşuşturmaca sonunda gün bitti ve herkes evlerine dağıldı,Mallory eve çoktan gelmiş,yatağında yüzükoyun yatıyordu ve şu bileti düşünüyordu,bir an önce saatin 19:45 olmasını ve şu lanet sayılara bakmak istiyordu,biraz uyumaya karar verdi,annesine kendisini o saatte kaldırması için tembihledi ve uyudu... Uyandığında saat 21:15'ti,sinirlendi,annesine bağırmayı düşündü ama aptal bir bilet için değmeyeceğine karar verdi.Biletteki sayıları kontrol etti ve fısıltı şeklinde okudu. "09-24-34-36-43-27" daha sonra telefonundan internete bağlanıp kazanan numaraları aradı,sonra bir telefona bir de bilete baktı.
Numaralar aynıydı,başından aşağı sıcak sular dökülür gibi oldu,gözlerini kapatıp açmaya başladı hatta bir ara kendini kaybedip ovuşturmaya ve neredeyse gözlerini kıpkırmızı etmeye.İnanamıyordu ve o günden sonra hayatında her şey çok değişti,ilk önce tüm servetini bir emlak işine döktü ve böylece daha da güçlendi,daha sonra kendini daha da geliştirdi ve neredeyse Newyork'taki en güçlü insanlardan biri haline geldi.Ortamları,çevresi,arkadaşları ve etrafındaki yalakalar ile.Bu serveti kazandığı 2. yılda annesini kaybetti,daha sonra ise yapayalnız bir insan haline gelmişti.Evde kalmaya niyeti yoktu,bu yüzden sürekli değişik otellerde kalırdı ve krallar ya da kraliçeler mi demeliyim,onlar gibi muamele görürdü.
Bu otele de bu sebeple gelmişti,her istediği yapılıyordu,ancak yapayalnızdı...Ben bu hikayede eminim parayı kaybeden kişi olurdum,hiçbir şeyden habersiz.Belki o herif veya cinsiyeti her neyse,belki de kuruşluk maaşını bu bilete yatırmıştı kimbilir.Mallory bu dünyadaki en şanslı kişi gibi görünebilir,ta ki benimle tanışana kadar.Her şeyin bir bedeli vardır.Bende bu hayatın bedeli oldum sanırım.Şuan 65 yaşında falanım,ölmeden önce tüm bunları açıklamak istiyorum.Mallory Russel'in şüpheli ölümü benim tarafımdan gerçekleştirilmiştir,onu ölesiye sevmiştim.Özür dilerim ama ne yazık ki hiç pişman değilim,buna mecburdum.Unutmayın biz insanların sadece bir Tanrısı var ve bu da para değil.Bunu Mallory'e kanıtladığım için memnundum...Sevgi ve aşk ile kalın..."
diye yazdı Mallory Russell'in sevgili eşi Torley Russell.Ve kağıdın altına imzasını attı,bu kağıt için hazırladığı zarfa koydu.Zarfı oturmakta olduğu sandalyenin yanıbaşındaki masanın üstüne koydu,ve masanın çekmecesinden 7.65 kalibre Mauser marka otomatik tabancayı çıkardı.Horozunu kaldırdı.Arka tarafında duran yatağa oturdu,yatağın yanındaki komidinin üstünde duran küçük çerçeveye baktı,içinde Mallory'nin gülümsediği bir fotoğraf vardı.Sol gözünden bir damla yaş aktı,"Yanına geliyorum..." dedi ve tabancayı sağ şakağına dayayıp ateşledi.