Hayatın baharını karşıladığı bir günde, Gökhan beyaz şahininin abartılı egzozuyla bir aşağı bir yukarı geziyordu. Ailesiyle anlaşamadığı için evinden ayrılmıştı. Arkadaşlarıyla beraber kalıyordu. Yol kenarındaki erik ve çağla ağaçlarının güzelliği, yeşillenmesi onu çok mutlu ediyordu.
Arabasını çitsiz bir bahçenin yanına çekti. Sekiz on sene önceki hali geldi aklına. Koştu bahçelerin içinde, o günlerdeki gibi ağaçlardan meyveleri kopardı.
Dedesi;"Oğlum yakalanırsan göz hakkımı aldım dersin," derdi Gökhan bunu her yaptığında. Sanki cebindeki meyveler onunla konuşuyordu. Duraksadı."Göz hakkımı aldım dede," dedi gülümseyerek. Oysa göz hakkından çok daha fazlasını almıştı.
Arabasına atladı. İlçenin çıkışındaki yol ayrımında, filmlerdeki gibi el frenini çeke çeke arabayı kaydırıp fren sesleri çıkarttı. Kendini o zaman Cüneyt Arkın'ın filmlerinden çıkmış gibi hissediyordu. Onu andırıyordu da sanki. Aynada kendine bakıp; "Bir gün benden aldıklarınızı size ödeteceğim lan," deyip gülüyordu.
On dokuz yaşında olmasına rağmen yapısı, duruşu, bakışıyla çevresinde güzel bir çocuk olmayı başarmıştı...
BAŞLARKEN HAYATA...