Final-3

2.2K 114 319
                                    

      Merhaba! Uzun zamandır, hatta upuzun zamandır bu kitaba bölüm yazmıyorum ve açıkcası bu beni biraz... Duygulandırdı... Ağlamıyorum canım! Gözüme güzel okuyucu kaçtı!
     Cidden ben bile beğenmezken, sizin kitabıma olan ilginiz ve her kaldırmak isteyişimde, beni engellemeniz, beni mutlu etti sanırım^^ Kitabı, 2017'de yazmaya başlamıştım. Çok amatörce olduğunu da biliyorum ve inanın şuan kendimi baya geliştirdim. Şuan yıl 2020 ve ben 3 yıl sonra tekrardan bu kitaba bölüm atıyorum... Belki çoğunuz kütüphanesinden kaldırdı. Ama olsun, bir gün onlarla da buluşuruz elbet!.. Neyse, âdet yerini bulsun; slov müzikle yazalım. Uzun yazacağım, doya doya okuyun^^ Bu arada kitap çok karmaşa geldi bana, okurken. Meğerse bölümler kaymış:( ve ben bunu yeni fark ediyorum. Özür dilerim... :(

          Rosé'den...

   "Almasana şunu!" dedim, Jimin'e sinirle. Gözlerini devirdi. "Versene şunu!" dedi sinirle, beni taklit ederek. Elinden yorganı çektim ve yatağımızın üzerine koydum. "Hayır efendim! Sen bu gece koltukta yatacaksın! Seulgi'yi yolcu etmekle çok büyük bir hata yaptınız, Park Jimin!" dedim, sinirle, saçlarımı savurarak. Zaferle yorganı koluma doladım ve tam uzanacakken, yorgan bir anda tutuldu ve çekildi. Doladığım kısımlar kolumdan ayrılırken, bir anda kendimi Jimin'in göğsünde buldum. Bana sırıtarak bakıyordu. Şuan kızamayacak kadar etkilenmiştim. Ne kadar da yakışıklı bir kocam var yaa!

    "Demek hata ha?" dedi gözleri dudaklarımdayken. Kaşlarımı çattım. İyi yaptın mı deseydim?!

    "Bence en büyük hatayı, sen yaptın." dedi gözleri, tekrardan gözlerimi bulurken. Ağzını ökenerek, ellerimi göğsünden çektim.

    "Ya çok haklısın biliyor musun? Seninle evlenmekle çok büyük bir hata yaptım, pardon!" dedim yapmacık bir özürle. Kaşlarını çatarak baktı suratıma. "Ben, yataktan kovduğun için diyecektim. Hem beni almayıp da kimi alacaktın?" dedi sinirle. Omuz silktim.

    "Jong Im fena çocuk değildi halbuki(!)" dedim, düşünür gibi yaparak. Ağla, kudur, çıldır! Tamam, Jong Im kendi çapında yakışıklıydı. Ama Jimin'den başkasını düşünemiyorum bile!

    "Başlatma şimdi Jong Im'ına!" dedi kolumdan tutarak. Alayla kaşlarımı kıvırdım ve dibine girdim. "Yaa, nasıl oluyormuş, anladın mı?" dedim kafamı sallayarak. Sinsice güldü ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Küçük, masum bir buseden sonra geri çekildi.

     "Peki bu nasıl?" dedi göz kırparak. Tek kaşımı kaldırdım. "Hmm... Sanki dudaklarımdaki balma özeniyormuşsun gibi geldi, daha çok!" dedim alayla. Yüzü dondu. Ne dememi bekliyordu ki?

     "Anne!" diye şirin bir ses duyunca, kafamı kapıya çevirdim. Elinde ayıcığıyla, gözlerini ovarak bize bakan Jinyoung'u gördüm. Bu haline ufak çaplı bir kahkaha attım ben. Jimin ise homurdandı. "Efendim prensim?" dedim, yanına gidip onu kucağıma alarak. "Rüyamda seni gördüm." dedi hayran dolu bakışlarla bana bakarak. Bana bariz aşık bir oğlum vardı.

    "Yaa, nasıl görünüyordum?" dedim, yanağına öpücük bırakarak. "Çok güzel..." dedi hülyalı hülyalı.

    "Aman ne hoş(!) Ama Jinyoung Bey, Chae benim karım. Bunu biliyorsun, değil mi?(!)" dedi Jimin kıskanç bir tonda.

    "N'oluyor burada, anasını satayım?!" diyerek diğer bir taraftan da Jina girdi içeriye. Ah Min Yoongi! Kızımı ne hâle getirdin?!

    "Aa, çok ayıp kızım(!)" dedi Jimin, gülerek kucağına alarak. "Ama baba Yoongi ağbey hep uyanınca öyle söylüyor. Ben sorduğumda günaydın demek gibi bir şeymiş dedi." dedi Jina, sevimli sevimli. Güldüm.

EZİYET | RosMin [Düzenleniyor] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin