Bir şey yapmasını ister gibi Jongin'e bakıyordum ama o doğruca üvey babama bakıyordu. Sessizlik giderek büyümeye devam ederken bir şeyler yapmaya çalıştım. Onu zihnimde öldürdüğüm tüm zamanlar boyunca ölmemişti, ona parçalanmış gitarımla defalarca vurduğumda ölmemişti. Şimdi ölmüş olamazdı. Jongin'den gelmiş olan herhangi bir darbe ile ölmüş olamazdı.
Annemin onlara yaklaştığını gördüğümde sanki ayaklarım yere çivilenmiş gibiydi hareket etmeyi başaramıyordum bir türlü. Buraya gelmek bir hataydı, en başında bu planın aptalca olduğunu anlamam gerekiyordu. Onun kendine yenileceğini anlamam gerekiyordu.
Annemin titreyen ellerini görebiliyorum üvey babamın omuzlarının üzerine yavaşça dokunmaya başlamıştı. Onun gözyaşlarını görebiliyorum, onu kaybettiği için bu kadar üzüleceğini asla tahmin etmezdim. Karşısında defalarca ağlarken bile gözlerini kırpmamıştı ama şimdi gözyaşları içinde onun adını söylüyordu.
Kalbimin sıkıştığını hissettim, benim için tek bir gözyaşı dökmesini istemek bencilce mi olurdu? Beni kötü birisi mi yapardı?Dolu gözlerimi tekrar Jongin'e çevirdiğimde öfkesinin hala onunla olduğunu gördüm, yumrukları sıkılıydı. Çenesini sıkıyor, burnundan solumaya devam ediyordu hala. Üvey babam ölmüştü işte öfkesi bitmemiş miydi?
Her şeyi berbat etmemiş miydik?
Şimdi ne olacaktı? Anlaşmayı parçaladığı için ona ya da sürüye ne olacaktı? Öfkesini, hala onunla olan öfkesini, kimden çıkaracaktı? Bir kez olsun hatalı olduğumu ya da bencil olduğumu düşünmüş müydü? Kendine geldiğinde böyle düşüneceğinden emindim.
Kendine mi bu kadar sinirliydi yoksa burada olacağını söyleyip kayıp olan arkadaşıma mı? Derin bir nefes alıp yürümeye başladım sanki omuzlarımın üzerinde onlarca ağırlık vardı. Birkaç adım attığımda üvey babam derin bir nefes alıp öksürmeye başlamıştı.Yaşıyor olduğu için sevineceğim aklıma bile gelmezdi ama sevinmeye başlamıştım. Annem ona daha sıkı sarılırken Jongin yumruğunu havaya kaldırdı.
"JONGIN DUR!" Ona ilk kez böyle bağırmıştım, havada sarsılan yumruğu yarı yolda durduğunda bakışları beni bulmuştu. Gözlerine bakana dek olayı anlamamıştım, benim sözümün geçerli olduğunu söylediğinde asıl demek istediği şeyin ne olduğunu doğru düzgün anlamamıştım. Nezaketen böyle söylüyor diye düşünmüştüm ama sesimdeki ton ikimizi şaşırmıştı. Bebeğimizin bana güç verdiğinin farkındaydım yoksa şimdiye dek üvey babama yalvarıyor olurdum gözyaşları içinde. Bu kadarını beklemediği açıktı bakışlarından yumruğunu aşağıya indirip geriye çekildiğinde yürümeye devam ettim. "Geri çekil!"
Üvey babam acı içinde kıvranıyorken annem onu sözleriyle sakinleştirmeye çalışıyordu ama bu boşunaydı. Hastaneye gitmeleri gerekiyordu, Jongin onu sertçe yere çarptığı için vücudunda kırıklar olmuş olabilirdi.
"Seninle konuşmak istiyorum anne."
Bir anlığına bana baktığında kendimi mutfakta onun tarafından azarlanıyorken bulmuştum. "Ne için? Borcu ödememek için bulduğun bahaneleri sunmak için mi?"
"Hayır.." Sesim güçsüzleştiğimi ele vermeye başlamıştı. "Olmamı istediğin gibi birisi değilim anne. Ben güçlü birisiyim, kendimi seviyorum, başkaları beni seviyor."
"O mu seni seviyor?" Çenesiyle arkamda duran Jongin'i işaret ettiğinde hızlıca yanaklarından akan gözyaşlarını sildi. "Ya da o serseri mi seni seviyor?"
Eliyle kapıyı işaret ettiğinde Minseok'un orada durduğunu görmüştüm. Bizi izliyordu, korkmuş duruyordu kendini her şeye hazırladığını buraya gelirken söylemiş olsa bile gördüğü manzara onu korkutmuşa benziyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HIRAETH / SEKAI
Hombres LoboSehun nefret kelimesinin insan hali olduğunu zannediyordu. Jongin insan bedeninde nefreti bolca barındıran bir alfaydı. Şiddet içerir!