Cahiliyeden Hidayete
Hidayetten kargaşaya uzanan tarihin özetiKur’an’ın ‘cahiliye’ dediği, her çeşidi ile zulmün hâkim olduğu, gücün hak olarak algılandığı, tuttuğun senindir anlayışının benimsendiği, kölelerin ve efendilerin yaşadığı bir dünya vardı. Kâbe’nin içi de putlara doldurulmuştu kafalar da. Şehvetlere tapılıyor, helal veya haram bilinmiyordu. Kadın değersiz, çocuk değersiz, insan değersiz, ahlâk değersizdi. Varsa yoksa güç vardı. Güç, güç, güç…
Güçlü için öldürmek bile bir haktı.Allah kullarına merhamet etti. Bütün âlemlere rahmet olanı, kurtarıcı olarak gönderdi. Karanlığın en yoğun olduğu bir zamanda en vahşi toplumlardan birine gönderildi.
O âlemlere rahmet, yirmi üç yıl uğraştı. Katılaşmış kalplerden, körleşmiş gözlerden oluşan bir kitlenin içinden ‘Allah’ın onlardan razı olduğu, onların da Allah’tan razı olduğu’ bir nesil çıkardı. Karanlıklar gitti nurlu sabahlar geldi. Zulüm gitti, adalet geldi. Gücün yerini hak aldı. Yönetenle yönetilen aynı ışığı paylaştı. Hayvanlar bile hak sahibi oldu. Yirmi üç yıl çok hızlı geçti. Kurduğu bereketli düzenin tadını damakta bırakarak gitti.
Ardından bıraktığı isimler O’nu neredeyse aratmadılar. O’ndan sonraki dört isim, otuz yıl O’nun izini sürdüler. Diktiği çiçekleri suladılar. Saadeti idame ettiler. Onlara RAŞİD HALİFELER dendi. DÖRT RAŞİD HALİFE dönemi, tarihe saadette zirve yıllar olarak yazıldı. Allah’ın kaderi tecelli etti ve onların dönemi de bitti. Bir hurmanın altından insanları yöneten Ömerlerin dönemi bitti. Şam’da yeni bir devir başladı.
DÖRT RAŞİD HALİFE ile aynı akideyi paylaşan, aynı ibadetleri yapan, aynı heyecanları yaşayan bir aile Müslümanları yönetmeye başladı. Din aynı dindi. Hedef aynı hedefti. Sadece, yönetenler kendilerini farklı hatta üstün görüyorlardı. Sırf yöneten oldukları için kendilerini aynı safta namaza durdukları Müminlerden üstün tutuyorlardı. Müminlerin mallarını kendilerine mubah, bedenlerini de onların hizmetine amade gibi algılıyorlardı.
İdare hurma ağacının altından Bizans tipi saraylara taşınmıştı. Bu anlayış tehlikeli sonuçlar doğurdu. Saray adeta kutsandı. Değil karşı duranlar, karşı durması muhtemel olanlar bile tehdit edildi. Zaman zaman kılıçtan geçirildi. Sahabeler, sahabe çocukları kırbaçlandı, öldürüldü. Kâbe bile muhasara edildi, zarar gördü. Kan akıtıldı. İmanla zulüm aynı anda uygulandı.
Peygamber aleyhisselamın ümmetini yönettiği makama vekâlet demek olan Halifelik despotluğa dönüştü. En vahimi ise, bütün bunların ‘Müslümanların birliği, dirliği, Kur’an’ı koruma, fitneyi engelleme’ gibi gerekçelere sığınılarak yapılmış olmasıdır. Yarım asır geçmeden Medine, eski günleri gibi kırbaçlı, sopalı, boyun koparılan bir şehir halini almaya başladı.
Kimse sesini çıkaramıyordu. Çıkan her ses, ne söylerse söylesin ‘fitne’ ateşi denerek söndürülüyordu. İşte bu ortam, bu uygulamaların merkezi olan Şam’daki Emevi sarayında, sarayın çocuklarından biri tarafından bozuldu: Ömer bin Abdülaziz.
O Raşid Halifeler dönemini canlandırdı. Çok kısa süren iktidarında umutlar yeşerdi, yüzler güldü. Altmış yıllık zulüm geleneğini altı günde sona erdirdi. Unutulanları hatırlattı. Sönen kandilleri yaktı. İlk dörtten sonra beşinci oldu. İlk asrın müceddidi olarak müminlerin tarihine geçti.
Ömer bin Abdülaziz:
Beşinci Raşid Halife
Birinci Asrın Müceddidiİkinci Raşid Halife Ömer bin Hattab (Radıyellâhü anh)'ın oğlu Âsım’ın kızının oğludur. Anne tarafından Ömer bin Hattab’a dayanıyordu. Hicretin 61. senesinde doğdu. 101’de de vefat eti. Babası Abdülaziz, Abdülmelik bin Mervan’dan sonraki halife adayı idi. Gözünü açtığı dünyada zulüm kol geziyordu. İslam’ın sildiği ırkçılık, sınıf farkı koyma gibi yasaklar yeniden hortlatılmış hatta resmi siyaset olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✔️HULEFÂ'Yİ RAŞİDİN (Asr-ı Saadet'te ki Yıldızlar⭐)
SpirituellesHULEFÂ'Yİ RAŞİDİN (Hulefâ halîfe kelimesinin, râşidîn ise "doğru yolda olan, doğruya ve hakka sımsıkı sarılan, kemale ermiş" anlamındaki râşid kelimesinin çoğuludur.) *ALINTIDIR. İstifade etmek isteyen dilediği gibi istifade edebilir!