𝐀𝐯𝐞

443 37 88
                                    

...

"Aman Tanrı'm!" dedi genç adam, gözleri boylu boyunca tarih kokan duvarların her birinden diğerine atlıyordu. Etrafına bakındıkça yüzündeki aptal sırıtışı büyüyor, bu da gözlerinin yok olacak derecede kısılmasına neden oluyordu. İçindeki tarif edilemez coşkuyla dayanamamış, etrafında yavaşça dönerek tahta zeminden, uçsuz bucaksız salonda yankılanacak derecede gıcırtılar çıkmasına neden olmuştu.

"Bay Park!"

Kendisine seslenen tanıdık tını, olduğu yerde dönüp duran adımlarının durmasına, başını sesin geldiği yere doğru sabitlemesiyle yavaştan dönmeye başlamasına sebebiyet vermişti. Koca salonun ucundan kendisine yaklaşmış sima ile yüzündeki tatlı gülümseme, yanaklarını ağrıtacağını bile bile asılı kalırken sakince kendisine yaklaşıp sahnenin önünde durana kadar beklemişti.

"Hyung, bu ne hoş bir ziyaret!"

Kendisiyle açık açık dalga geçen gence karşı sabırını takınıp derin bir nefes almış, bu tepkisi de gencin neşeli kıkırtısını bırakmasını sağlamıştı.

"Şef Seokjin'i gördünüz mü? Ai¹ geldi, sahnede nerede duracağıyla ilgili onunla konuşmamız gerekiyor."

"Uhm, hayır, onu görmedim hyung."

Kaç kere yaptığını daha sayamamışken, bir derin nefes daha alarak sıkıntıyla verdi büyük olan. Gözlerinin önüne gelen kahve tutamları küçük bir hareketle gözlerinin önünden çekerken etrafına bakındı.

"Sahne nasıl?"

"Neden kendin görmüyorsun, hyung? Gelsene!"

Gencin bir an olsun dozundan ödün vermediği neşeli sesi kendisini davet ederken, kısa süreliğine başını kaldırıp ona baktı; gözlerine girmesin diye ortadan ayırdığı sarı tutamları başını eğdiğinden şekilleri bozulmuş, gülümsediğinden ötürü görünmeyecek kadar kısılmış olan gözleri parıldıyor, eliyle de gelmesi için kendisine işaret veriyordu. Büyük olan, küçüğünün bu hevesli ifadesine istemeden de olsa yüzüne hafif bir tebessüm yerleştirmişti. Kısaca sahneye nereden çıkıldığını öğrendikten sonra küçüğün yanında, sahnedeki yerini almıştı.

Görkemli. Salona bakarken aklından geçen tek kelime bu olmuştu genç adamın. Tavandan sarkan taşlı avize ve duvarlara monte edilmiş olan ışıklandırmalardan da yayılan ışık, salona hükmeden sarı ve kırmızı renklerinin parlamasını sağlıyordu. Duvarlardaki usta işçiliğe hayran kalmışken avizenin asıldığı yerdeki fresk² çalışması, hayranlığına hayranlık katıyordu. Buranın akustiğinin ne kadar iyi olduğunu, fani zihni hayal dahi edemiyordu.

"Bay Min!"

Kendisine seslenen kişi ile cılız vücudunu daha da küçük gösteren koca sahnede hafifçe savurarak arkasına dönmüş, sahneye doğru koşan ve Ai'den sorumlu olduğunu bildiği çalışana çevirmişti.

"Bay Kwak? Ai ile ilgili bir sorun mu var?"

Bay Kwak başındaki şapkayı çıkarıp iki eliyle tutmuş, konuşmadan önce saygıdan ödün vermeyerek genç adamın önünde vücudunu çok olmayacak şekilde eğmişti. Kendisinden yaşça büyük olan adamın karşısında eğilmesinden hoşnutsuz olan genç adamın kaşları huzursuzlukla çatılırken elinde olmadan hızla gözlerini kırpıştırmış, elini yumruk yapıp ağzına görüterek boğazını temizlemişti.

"Efendim, Ai hakkında hiçbir sorunumuz bulunmamakta, sadece size Ai'yi zarar görmeyecek şekilde arabadan indirdiğimizi ve sahneye yerleştirmeye hazır olduğumuzu söylemek için geldim."

Ave Maria ©Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin