Blossom hızlı hızlı koşuyor, ara sıra da arkasına bakıyordu.
O kadar çok koşmuştu ki kızıl saçları yüzüne yapışmıştı.
Hala takip ediliyordu ve korku git gide bedenini ele geçiriyordu.Korku ve heyecanı yüzünden düşmesi kaçınılmaz oldu.
Yolun sonuna gelmişti. Korkuyla arkasına döndü.
Brick...
Tuhaf ve tehditkar bir gülümsemeyle yaklaşmaya başlamıştı bile. Blossom elleri ile geri geri gitmeye çalışıyordu.Brick'e arkasını dönmeye korkuyordu.
Üstelik daha ayağa bile kalkamamıştı.
Korkuyla gözlerini sıkı sıkı kapattı blossom.
Çenesinde hissettiği baskı ile hızla gözlerini açtı.
Bir çift kan kırmızısı gözle buluştu.
Nefesi kesildi blossom'ın.
" sonunda ellerimdesin, pembeli"Sıçryarak uyandı blossom. Daha öncede kabuslar görmüştü ama hiçbirinden bu kadar etkilenmemişti.
Hızla yatağında çıktı ve banyoya gitti.Derin derin nefes alıp versede bir türlü sakinleşemiyordu.
Saat gecenin dördü.
Yavaşça kolidora çıktı, kardeşlerinin ve profesörün uyku seslerini dinledi.
Çok olmasada biraz daha sakinleşmişti.
Uyumaya niyeti yoktu bu yüzden iki gün önce aldığı kütüphane kitaplarını okumaya başladı.
Okumayı hep severdi blossom, kendini başka dünyalara ışınlardı.
Kabusunun etkisinden kurtulmanın en etkili yolu da buydu onun için.
Lakin bu bir fayda vermiyordu.
Blossom gözlerinin dolduğunu hissetti. Brick'i görmeseydi belkide kabusu çok etkili olmazdı ama aynı sınıftalar.
Güneş yavaştan doğmaya başlıyordu. Blossom erkenden giyindi ve kahvaltı hazırlamaya başladı.
Gördüğü kabusu anlatıp anlatmama konusunda hala kararsızdı.
En sonunda anlatmamaya karar verdi. Bu en doğrusuydu.Kimse kendisi için bir şey yapamzdı. Kendi yaşayıp kendi halledecek.
Blossom mutfakta düşünceleriyle boğuşurken profesör girdi.
"günaydın blossom erkencisin"
Blossom samimi bir gülümseme ile
"günaydın profesör bu gün uyku tutmadı bende size kahvaltı hazırlamaya çalışıyorum ."
Profesör bu üç kızı canından da öteye çok seviyordu.Çocukluk yıllarında kızlar yaramazlık da yapsalar onları hep korudu ve kolladı. Şimdi ise üniversiteye hazırlanan kızlar olmuşlardı.
Hepsiyle de gurur duyuyor ama büyümelerinide hiç istemiyordu.
Profesör blossom'a yardım etti ve baba kız süper bir sofra kurdular.Buttercup ve bubbles de hazırlandılar.
Blossom kendinden beklenmeyecek şekilde dalgındı.
Buttercup, blossom'a takılmayı çok severdi bu yüzden onu kızdıracak birkaç cümle kurmak için ağzını açtı.
"hey blass, aşık mı oldun?"
Blossom yavaça Buttercup'a döndü.
"ne alaka?!"
"fazla dalgınsın."dedi omuz silkerek.
" ooooo, blossom'ın erke arkadaşı var "
Dedi bubbles gülerek.
Blossom karseşlerinin kendisini neşelendirmek için böyle davrandıklarını farkındaydı ama kabusu bir türlü aklından çıkaramıyordu.
" hiçte bile "dedi yapay bir öfkeyle. Niyeti onları endişelendirmek değildi bu yüzden herzaman ki gibi davranmaya çalıştı.
****
Blossom çok gergindi ama hiçbirşey belli etmiyordu. Daha doğrusu belli etmemeye çalışıyordu.
Derse adapte olamıyordu. Neyseki arka sırada oturuyordu.Teneffüs zili çaldığında ise hızla yerinden kalkmak isted ama buttercup onu durdurdu.
"blass bu acalen ne? Genelde aceleci değilsin."
"ıııı çok heyecanlı bir kitap okuyorum. Bu yüzden kütüphaneye gideceğim."
Buttercup gözlerini kıstı. Çok inanmamıştı kardeşinin söylediklerine.
Yine de çok üstelemedi.
Blossom seri adımlarla kapıya doğru ilerledi.
Hayatın cilvesi işte, brick ile karşı karşıya geldi.
Unutamadığı rüyası canlanmıştı sanki. Tek fark brick sakin bir şekilde bakıyordu.
Blossom'ın korkusu gözlerine yansımıştı.
Hemen kendini toplayıp sınıftan koşarak ayrıldı.Brick baya şaşırmıştı. Genelde kendisimden korkmazdı blossom. Hatta buttercup kadar cesurdu. Ama şimdi tıpkı ürkek bir tavşan gibi davranıyordu.
Kaldı ki blossom'la geçmişte savaşları olmuştu ve bir kere bile geri adım attığını hatırlamıyordu.
Brick, blossom'ın bu tepkisini merak etti ve bunun peşine düşeceğini beynine not etti.
***
Blossom ise kendini kütüphaneye attı. Kendisinden başka kimse girmezdi buraya. Bu blossom'ın işine geliyordu tabi.
Kapıya sırtını yasladı. Yavaşça yere oturdu ve ağlamaya başladı.
İçini çeke çeke ağladı.
Ne yazık ki bu derdinin devası kendinden başka kimsede yoktu.
Birkaç dakika daha ağladıktan sonra rafların arasında gezinmeye başladı.
Okuldaki öğrenciler buranın varlığını unutmuş gibiydiler.
Bu durumdan oldukça memnundu.
Ne zaman kafasını dinlemek istese buraya geliridi.
***
Günün geri kalanı biraz daha sakin geçmişti.
Olaysız bir şekilde eve gelen kızlar odalarına dağıldı.
Blossom yatağına oturdu ve saçındaki kurdeleyi çıkardı. Çok düşünceliydi. Kendi kendine kafasını salladı. 'bu aptal rüyaya teslim olmayacağım'
Dedi.Bubbles kapı eşiğinden kız kardeşine bakıyordu. Onun için hafiften endişelenmeye başlamıştı genelde böyle davranmıyordu. Biraz daha sessiz kalıp gözlem yapmaya karar verdi.
"hey blass, yemek hazır"
Dedi neşeyle bubbles.
"hemen geliyorum"
Ufak bir tebessümle cevap verdi.
Ve isteksizce aşağı indi.
****Nasıl buldunuz.
Lütfen oy ve yorum yapın
Sizi seviyorum 🌹
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(ppg X rrb) En Güzel Kabus (blossick)
FanfictionBazen en kötü kabusun en güzel rüyan olabilir.