Bahçemdeki çiçeklere özlemle baktım.Sınavlarım olduğundan dolayı ve kötü olan hava koşullarından dolayı onları iyice boşlamıştım.
Onlara fazlasıyla değer vermem insanlara saçma geliyordu.Komşularım sürekli sanki bilincinde değilmişim gibi neden bunlarla uğraştığımı soruyor, sınavlarımın daha önemli olduğunu zırvalıyorlardı.
Belki de değer verecek kimsem olmadığı için onlara bağlanmıştım.Belki konuşmuyorlardı ama dinliyorlardı.Solmuyor ve beni üzmene sebebiyet vermiyorlardı.
Ama şu son üç haftadır beni çiçeklerim dışında mutlu eden bir şey vardı.Kim olduğunu bilmiyor ya da tanışıp tanışmadığımı dahi bilmiyordum.Fakat her gün bıraktığı notlar bana bunu sorun ettirmiyordu.Hatta mutlu ediyordu.
Bugün yine hızlıca ve bir o kadar özenle çiçeklerimi suladım.Ardından her zaman notu bıraktığı çalıların yanına adımladım.
Fakat not yoktu.
Neşeli ruhum bir anda hayal kırıklığına bürünürken omuzlarım yavaşça indi.Neden bu kadar hayal kırıklığına uğramıştım, bilmiyordum.Çiçeklerimden sonra bağlandığım tek şey oydu.
'Garip ama güzel bir his...'
diye geçirdim içimden.Ama hâlâ aklım olmayan nottaydı.
Dalgın bir şekilde meşhur salıncağıma kuruldum.Kulaklarım bütün seslere kapalıydı.
Bu salıncağa oturup dışarıda oynayan çocukları izlemiyordum bu sefer.Onu bekliyordum.Her ne kadar üzülürüm diye inkar ettiğim bir şey olsa da ondan hoşlanıyordum.Bana yolladığı notlar da bana hakaret edebilir ya da niye böyle soğuk nevale olduğumu sorabilirdi.Ama o öyle yapmadı.Üzgün olduğumda beni mutlu edecek notlar yollar, hatta resimler çizerdi.
Dalgınlığım geçecek gibi değildi fakat yanımda bir hareketlilik hissedince irkildim ve yanıma baktım.
Mavi saçlarından tanımıştım onu.Karşı binamda oturuyordu.Hiç tanışmamıştık fakat arkadaşlarının birkaç kez seslenmesini duyduğum için ismini biliyordum.
"Merhaba Taeyong ?"
Sorarcasına çıkan sesim neden burda olduğunu sorar gibi çıkmıştı ama umursamadım.
"Merhaba Cherry..."
Kaşlarım usulca çatıldı.Ben ona ismimi söylememiştim ve etrafımda kimse olmadığı için bana seslenilirken duyma olasılığı da düşüktü.
"İsmimi nerden biliyorsun ki ? Henüz tanışmadık bile."
Kısık sesle kahkaha attığında neyin komik olduğunu düşündüm.
"Aslında tanıştık."
Hala ne dediğini anlamamıştım.Sanırsam komşularımı dinleyip biraz ders çalışmalıyım.Aksi taktir de daha da salak olurdum.
"Notlarımı okuduğunu sanıyordum."
Dedikleri üzerine kilitlendim öylece.Ağzımı açamadım, sadece gözlerimi irileştirebildim.
"Sen...O notları yollayan sendin!"
"Evet, o notları yollayan bendim.Notları yollama amacımı zaten biliyorsun değil mi ?"
Başımı sakinmişim gibi salladım.Bana ilgisinin olduğunu elbette anlamıştım.Aksi taktirde yazdığı notların bir açıklaması olamazdı.
"Eee...Neden çiçekleri özellikle gülleri seviyorsun? Açıkçası ben isminden kaynaklı Sakura'yı seversin sanmıştım."
Sona doğru gülüşürken gözlerimi yüzüne çevirdim.
Güzeldi...Güzel gülüyordu.
Fakat hemen ne yaptığının farkına varır varmaz gözlerimi karşıya diktim ve konuşmaya başladım.
"Cherry annemin Sakura'yı sevmesi üzerine koyduğu bir isim.Ama benim için en güzel çiçek gül.Her ne kadar basit gözükse de onun da içinde barındırdığı bir hikayesi var."
Taeyong önce bulutlara baktı.Sonra düşünceyle karışık merakla konuşmaya başladı.
"Ne gibi bir hikayesi var?"
Gözlerim parladı.Kimse bana bu soruyu daha önce sormamıştı.Çünkü gereksizdi.Şimdiyse birine anlatabilecek olmam heyecan vericiydi.O yüzden bekletmeden önce cümleleri kafamda toparladım, sonra konuşmaya giriştim.
"Çiçek Tanrıçası Chloris, ölü bir orman perisi görmesi üzerine onu bir çiçeğe çeviriyor.Daha sonra Aşk Tanrıçası Afrodit ve Şarap Tanrısı Dionysus'u çağırıyor ki ona güzel özellikler bahşetsin.Afrodit ona güzellik bahşederken, Dionysus ona güzel koku bahşediyor.Batı Rüzgarı Tanrıçası Zephirus bulutları çekiyor ve Güneş Tanrısı Apollon parlayarak çiçeğin açmasını sağlıyor.Bu çiçek güldü, Taeyong...Bense hep Apollon'u aradım.Güzellik veya güzel bir koku neye yarardı Apollon olmadıkça ? Apollon'u bulmayı ve beni hayata döndürsün istedim.Apollon, gülün kahramanıydı.Afrodit'e ve Dionysus'a ihtiyaç yoktu.Çünkü Apollon ve gül birlikteyken daha güzeldi."
Derin nefes alarak başladığım cümle derin nefes vererek bitmişti.Umutsuzdum.Apollon'un Taeyong olmasını isterdim.Çünkü ben onla mutluydum.Ellerimle kulaklarımı tıkamak istedim.Ama kapatamadan o gülümseyerek konuşmaya başladı.
"Bence burda Apollon olabilecek tek yakışıklı benim ve gül olabilecek tek güzel sensin.Ne dersin?"
Yüzümü yavaşça ona doğru kaldırdım.Gözleri parlıyordu Apollon gibi...
Onu fazla bekletmeden cevabımı ona sımsıkı sardığım kollarımla vermiştim.
Biz birlikteyken güzeldik...
_________________________
Bu one shotlık fic benim kalbime dokunarak yazdığım bir ficti.Elimden geldiğince bu efsaneye kendi yorumunu kattım.Cherry'nin de düşündüğü gibi bu hikayenin başrolleri Apollon ve güldü.Unutmayın biz sevdiklerimizle güzeliz 💛✨🌹
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Apollon & Rose | Lee Taeyong ✓
FanfictionSanıldığının aksine Rose'un kahramanı Apollon'du. Lee Taeyong one shot fan fic || bxg Start : 23.04.2020 Finish : 23.04.2020 Bütün telif hakları Rose'un Apollon'unda saklı !