12 - Bilinmeyen Işık

5.7K 466 106
                                    

12 - Bilinmeyen Işık

Kasım ayının günleri takvimlerden eksilirken sınav takvimi yayınlanmıştı. Bu takvime göre sınavlarımız kasımın ortasında başlayacaktı ve iki hafta sürecekti. Sınav takviminin açıklanması bana bir okulda olduğumuzu hatırlatmıştı bir anda. Sanki bu güne kadar güzel bir rüyadaydık da şimdi o rüyadan uyanıyordum ve hayatın gerçekleriyle yüzleşiyordum.

Kütüphanede her zamanki yerimize otururken Merve keskin bir fısıltıyla "Dikkat edin de Batuhan bizi lanetlemesin." dedi.

"Ne alaka şimdi bu?" diye sordum aynı kısık sesle. Başıyla bir tarafı işaret ettiğinde dönüp baktık. Batuhan asasını bana doğru doğrultmuş, büyülerini çalışıyordu. "Bir şey olmaz." dedim önüme dönerken.

Kitaplarımızı açıp çalışmaya başladık. Kitabın altını çizerken diğer elim de kolyemdeydi, onunla oynayıp duruyordu. "Sen de çok sevdin hediyeni, boynundan çıkaramıyorsun." dedi Sude. Ona döndüğümde kolyemi gösterdi. Gülümsedim. Kolyem şeffaf bir halde duruyordu.

"Hala renklerinin anlamını çözemedin mi?" diye sordu Merve kitabın sayfasını çevirirken. "Birkaçını çözdüm ama hala öğrenemediklerim var."

Öğle teneffüsü bitene kadar ders çalıştık. Tanıdık zil sesi çalınca eşyalarımızı toplayıp Evcil Hayvan Bakımı dersliğine gitmek için aşağı indik. Bahçeye girerken önümüzden Nilsu ve Cesur geçti. Kaşlarımı çattım. "Kırmızıya döndü." dedi Merve kolyemi kast ederek. Öfkelendiğimde rengi kırmızı oluyordu.

Bu kolyeyle ilgili öğrendiğim bir şey vardıysa onu Cesur'un yanında içime sokup saklamaktı. Çünkü o duyguların renklerini biliyordu ve her duygumu çözebilmesi fikri pek hoşuma gitmemişti.

Kolyeyi pançomun içine, düdüğümün yanına attım. Demir bana düdüğü hep yanımda taşıyabilmem için bir zincir de vermişti, böylece boynumdan ayırmıyordum onu da.

Nilsu abartılı bir kahkaha atınca "Igh." dedim hırsla. Çantamı köşeye koyup kızların yanına dönerken Sude de küskün küskün onlara bakıyordu. "Yani anlamıyorum, Cesur neden bu kızla takılıyor hala? Neyiyle arkadaş olunur ki bu kızın?"

"Ne oldu kıskanıyor musun?" diye sordum gülerek. "Senin için diyorum, yoksa bana ne oluyor."

"Benim için mi? Ne alaka?" Kaşlarını kaldırıp bana baktı. "Hadi ama Mehir, hepimiz Cesur'a nasıl baktığını ve ne hissettiğini biliyoruz."

Eh, artık inkâr edemezdim. Onunla tanışalı iki ay olmuştu neredeyse ve çok sık vakit geçiriyorduk. Hem Atlaslar dolayısıyla hem de baş başa... Artık ben de farkındaydım, bastıramıyordum hislerimi. Cesur'un yanında kendim olduğumu, rol yapmayı denesem bile yapamadığımı fark ettiğimde anlamıştım onu sevmeye başladığımı. Onun yanında kendim olmaktan başka bir şey gelmiyordu elimden. Üstelik yanında hep çok rahat hissediyordum, sanki sonunda eve dönmüş gibi.

"Ne fark eder, o benim gibi hissetmedikten sonra." dedim ilgisiz bir ses tonuyla.

"Bence öyle değil." dedi Lara. Ona baktım. Saçlarını geri atarak "Hep uzak ve soğuk olan çocuk seni gördüğü an gülümsemeye başlıyor ve en çok senin yanında gülüyor." dedi.

"Bilmiyorum, eğer öyle bir şey olsaydı bana çoktan söylerdi. Neyi bekleyecek ki?"

"Tünaydın çocuklar!" diyen gür sesi duyunca hocanın geldiğini anlayıp sustuk. "Bugün gelen haftaki gibi kanatlı köpeklerle devam edeceğiz." dedi. Hepimiz bahçede tasmaları takılı bizi bekleyen köpeklerimizin yanına gittik ve onları tasmalarından çıkardık. Benim köpeğim olan Güneş kanatlarını çırparak havlamaya başladı ona yaklaştığımı fark ettiğinde.

𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin