-6-

2.1K 282 227
                                    

Ve aşk; herkesi ona benzetip,
kimseyi onun yerine koyamamaktır...

~

Düşünüyordum... Ne söylemem ve ne yapmam gerktiğini. Olmamalıydı, bu kadar erken öğrenmemeliydi her şeyi. En azından birkaç hafta vakit geçirmeyi isterdim onunla. Tanışmamızın ikinci gününden yakalanmayı değil.

Beklentiyle ona bakıp kuracağı cümleyi bekledim. Belki kaçardı belki de polisi arardı. Ben de yeni tanıdığım hastalıklı bir adamın kamerasının içinde kendi fotograflarımı görsem korkar mıydım? Tabi ki de evet!

Şokunu üzerinden atıp bir yere düşürdüğüm elmalara bir de bana baktı. Yavaş yavaş gözleri dolmaya dudakları titremeye başlıyordu. Onu ağlatacak kadar korkutmuş muydum gerçekten. Ama gözlerine baktığımda beklediğim duyguyu göremedim. Sanki... gözlerdinde korku yoktu. Aksine suç işlemiş ve kendini affettirmeye çalışan yavru köpek bakışı vardı. Sesssizliği bozup konuşmaya başlayan o oldu.

"B-ben gerçekten... gerçekten çok özür dilerim. Çok çok çok özür dilerim. Lütfen affet beni. Aptalın tekiyim. Ama inan bana bilerek olmadı." Söylediği her kelime arasında önümde 90 derece eğiliyordu. Bense beklemediğim tepkiden dolayı şaşkındım hâlâ.

Onun peşine verdiğim için kendini mi suçlu buluyor yani...

Kafamda geçirdiğim bu cümleden sonra nihayet başlayabildim konuşmaya.

"Sen neden özür diliyorsun ki. Hepsi benim suçum. Senin peşi-" cümlemi tamamlamama izin vermeden o girdi araya.

"Neresi senin suçun? Aptal gibi kamerandaki tüm fotoğrafları silen benim. Fotoğraflara bakmak için birkaç tuşa bastım bir anda hepsi silindi. Lütfen bu kadar iyi kalpli olma. Kim bilir içinde ne değerli fotoğrafların vardır..." son cümleyi sessizce ve mahçup bir ifadeyle söylemişti.

Şuan içime öyle bir rahatlama gelmişti ki sesli bir nefes verip yüzüme samimi bir gülümseme yerleştirdim. O ise masum köpek bakışıyla gözlerime beklentiyle bakıyordu. Herhalde kızacağımı falan zannetmişti.

Ama biraz oynamaktan zarar gelmez değil mi...

"Nasıl!!!" diye bağırdım bir anda. İçimden kahkaha atmak gelse de elimden geleni ciddi olmaya çalıştım. "Nasıl yaparsın bunu Chae!!" son dediğimle gözünden bir damla yaş düşmütü.

'Aha şimdi sıçtın!' dedim kendi kendime. Onu ağlarken görmeye asla dayanamıyordum. Bu görüntüye katlanamadığımı anlayınca hemen arkama döndüm ve konuşmaya başladım.

"Chae ben şaka yapmıştım. Lütfen sil o gözyaşlarını. Hiçbir şey gözünden akan bir damla yaşa değmez Chaeyoung. Yalvarırım ağlama. Yemin ederim hiç kızmadım. Sadece ufak bir şaka yapmak istemiştim." Yüzümü göremediği için cümlelerimi geldiği kadar samimi bir sesle kurmaya çalıştım. İşe yaramış olacak ki burnunu çekti ve konuşmaya başladı.

"Tekrar özür dilerim. Bu arada neden arkana döndün. Yani artık ağlamıyorum önüne dönebilirsin." Sesinden rahatladığını anladığımda önüme döndüm. Ağlamayı bırakmıştı çok şükür.

"Ağlayacağını bilsem yapmazdım böyle aptalca bir şakayı, kusura bakma lütfen. Ayrıca hiç önemli değil onun içinde toplasan 50 tane falan fotoğraf vardı. Onlar da çiçek resimleriydi." Ona yalan söylemek beni üzse de yapmak zorundaydım.

Asında şuan yalan söylemiş sayılmazdım. Ha Rosé ha çiçekler, ikisi de benzer sonuçta...

"Sevindim. Benim yüzümden gitti onlar da. Aslında Lisa böyle şeylerden anlıyor. Belki o geri yükleyebilir." Lisa lafını duyar duymaz kafamı iki yana salladım. Sonra aklıma gelen fikirle yüzüme bir sırıtma yerleştirip konuşmaya başladım.

Ella Es Solo Mia || roséggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin