Are you bored yet?

74 13 61
                                    

Bu sabah alarmı duymadığım için bir saat geç uyandım. Kalktığım gibi banyodaki işlerimi halledip evden koşarak çıktım. Otobüs bekleyecek zamanım yoktu o yüzden gördüğüm taksiye atlayıp okula vardım.

İkinci ders başlayalı 10 dakika geçtiği için sınıfa girmeyi düşünmüyordum, kantine indim. Kendime tost ve çay söyleyip bir masaya oturdum. Derin bir nefes vererek telefonumu elime aldım. Julie'den 4 cevapsız arama vardı.

Üzgünüm anca uyanabildim şu an kantindeyim.

Yazıp mesajı gönderdim. Kulaklıklarımı takıp Wallows - Are You Bored Yet? açıp başımı masaya koydum. Şarkıyı dinlerken bu zamana kadar yaşadığım tüm bu aptalca şeyleri düşündüm. Kendi kendime düşünürken masaya konulan tabak sesiyle başımı kaldırdım ve tostumu yemeye başladım. Yemeğimi bitirdikten sonra sol tarafımdan gelen konuşma sesleriyle kulaklığımın tekini çıkarıp seslerin sahiplerine döndüm.

Timothée ve tiyatro öğretmeni ellerindeki afişlerle yürüyorlardı.

"Bu katta dört tane afişin yeterli olacağına hemfikirim." dedi Timothée.

"Bir üst kata da altı tane asmalıyız Timothée." dedi öğretmen. Öğretmen beni görünce seslendi.

"Josephine işin yoksa bize yardım eder misin?"

"Tabii öğretmenim." dedim ve eşyalarımı alıp yanlarına gittim.

Öğretmen önden ilerlerken Timothée ve ben arkasından etrafa baka baka yürüyorduk. Ortamın sessizliğini bozmak için Timothée'ye döndüm. O da kafasını bana çevirdi.

"Selam." dedim gülümseyerek ve el salladım.

"Selam." dedi gülümseyerek ve tüm afişleri sol koluna sıkıştırıp sağ elini salladı.

Öğretmen bir anda durdu ve karşımızdaki iki panoyu gösterdi.

"Evet çocuklar şu iki panoya birer tane asın bakalım. Ben çayımı tazeleyip geliyorum." dedi ve yanımızdan hızla uzaklaştı.

"Al bakalım." dedi Timothée ve elindeki afişlerden birini bana uzattı.

"Teşekkürler." dedim ve afişi alıp panonun önünde durdum.

Timothée afişleri yere koyup ceplerini yokladı.

"İğnelerimiz azalmış. Kalanlarla bu afişleri asalım sonra iğne aramaya gideriz." dedi Timothée ve güldü. Ben de güldüm. Afişi iki elimle açıp, panoda sabitledim.

"Şey, iğneleri batırabilir misin?" dedim. Sağa döndüğümde Timothée elinde iğnelerle yanıma geldi.

Elindeki iğneleri panoya batırdı. "İşte oldu." dedi. Diğer panoya yürüdük ve yine afişi uzunca açtım, Timothée iğneleri batırdı. İşimiz bitince yere oturduk. Bacaklarımızı uzatıp birbirimize döndük. Göz göze geldiğimiz anlarda ona bakamıyorum. Utandığım için mi direkt gözlerime bakmasından rahatsız olduğum için mi bilmiyorum ama başka yere bakma isteği doluyor içimde. Yine aynısını yaptım, gözlerimi kaçırıp doğruca karşıya baktım. Timothée rahatsız olduğumu anlayınca o da kafasını önüne eğdi, ellerine baktı. Uzun bir sessizliğin ardından Timothée sessizliği bozdu.

"Ne dinliyordun?" dedi. Bu sorusunu değişik buldum. Ailem, arkadaşlarım veya okul hakkında konuşmak yerine bir anda özel hayatımla ilgili konu açmasına şaşırdım.

"Wallows grubunun Are You Bored Yet şarkısını dinliyordum." dedim başımı ona çevirerek yüzünü inceledim. O da başını bana çevirdi, gözlerini gözlerimden hiç ayırmadan konuştu.

Jo ve Hayatı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin