Merhaba sevgili okurlarım.
Ben Nur, yıllar önce burada farklı bir kimlikle birden çok kitap yazmaya çalışan biriydim. Bir takım sorunlarım oldu ve 6 yıl sonra geri döndüm. Bu yazdığım hikaye 4 yıldır kafamı kemiren ve sonunda yazıyla buluşturabileceğim altın parçam.
Kitap kapağını en ince ayrıntılarıyla birlikte tek tek bu kitap için yapıldı ve sizin incelemeniz için buraya konuldu. Aksiyon, polisiye, intikam ve tutku konulu kitabımı yazarken sizin desteğiniz en büyük motivasyonum olacağından umarım beni hoş görürsünüz. Keyifli okumalar dilerim.
BATMAN, 20 OCAK 2009
Semada beliren sarı ışıkçımlar gözlerinde güneşin doğmaya başladığına dair izlenimler verirken, yeni bir günün başlangıcı olduğunu değil; yeni bir hayatın başlangıcı olduğunu çok iyi biliyordu yüzünde morluklar olan kadın. Uzun zamandır aynaya bakmadığından nasıl göründüğünü unutması ona komik gelmişti. Bazı şeyleri çok isteyip, onları elde edince her şeyin güzel olacağı sanılır ama sonuçlar hiçte beklediği gibi gelmez. Yanıldığını anladığın zaman keşkeler dilinden düşmez olur.
Kadın, en iyi bildiği şeyi yapacaktı bugün; sessiz olmak, yokmuş gibi davranmak. Yatağının gıcırdayacağını bildiği için sessiz adımlarla ayaklarını zemine değdirdi. Yer uzun zamandır süpürülmediği için çıplak ayağına değen tozların verdiği hisleri umursamadı. Annesini düşündü, titizliğinden her gün evi süpürür en ufak bir toza tahammülü olmazdı. Ailesiyle yaşadığı yılların onda bıraktığı acı sızıyı burnunda hissettiğinde nutku tutuldu. Hiç planlamadığı, hayal etmediği bir gerçekte yaşıyordu. Kız kardeşiyle ranzada yatarken duvarlarına yapıştırdıkları fosforlu yıldızların onlara sonsuzluk hatırlatır derecesine huzur verirken ki hayallerini hatırladı. Keşke dedi, keşke o zamanlara dönebilseydim de ailemi yüzüstü bırakmasaydım. Annesini düşündü, babasını yıllar önce kaybetmişti zaten. Annesiyle kız kardeşinin, onu yıllarca aradığını tahmin ediyordu. Özellikle o çılgın kız kardeşi asla peşini bırakmazdı ama kaldığı kale güçlü korunuyordu. Ordu gerekebilirdi. Onlarla uzun zamandır hiç konuşamadığından ölüp ölmediklerini bile bilmiyordu. Terk etmek zorunda kaldığı o mutlu yuvanın yerinde olduğuna dair şüpheleri varken birde bu halde gidip gitmemekte kararsızlık yaşıyordu.
Zaman hıncını almak istercesine mutlu anlarda hızlı geçerken hüzünlüyken bitmek bilmeyen bir hayat dilimindeymiş gibi ilerliyordu. Yıllardır hayalini kurduğu ve yapmak istediği şey içinde ona batan dikenler duvardaki eski saatin akrep ve yelkovanıydı. Tüm savaşı saat ve yıllarlaydı. Onu dışarıda bekleyen adam ve uykudan uyandırmak üzeri olduğu kızından güç alıp bunu yapacaktı. Sadece kendisi olsa çoktan intihar etmeyi düşünmüştü ama bunu yapamadı. Neredeyse on yıldır çektiği bu eziyetten kurtulmaktan başka çaresi yoktu.
Kaçacaktı. Kaçmak, korkakların seçtiği yol gibi gözükse de aksine herkesin yapamayacağı büyük bir cesareti gerektiriyordu. Kaçmak bir dünya yaratmaktı, hiç bilmediğin bir denizde yüzmek gibiydi, hangi kıyıya yanaşacağını bilmeden...
Köşk ön kapıda güvenliklerin koruduğu evde, ondan başka bir kadının ve çocukların yaşadığı büyük bir yerdi. Buradan çıkması elbette kolay olmayacaktı ama tüm bunları düşünürken yalnız değildi, ona yardım eden adam sayesinde başarabilecekti. Çok düşünmüştü, yıllardır dört köşeli bir odada günlerini geçirirken elini tuttuğu kızının gözleri uykulu ve korkulu ona bakarken sessizce kapıyı kapattı ve varlığına emin olduğu yaratıcısına dua etti. Başka bir şey yapmak elinden gelmiyordu.
Arka bahçedeki demir kapının anahtarını ele geçirdiği gün işe koyuldu. Kaybedecek vakti yoktu. Sessiz adımlarla günün aydınlığıyla etkisini kaybeden aya baktı. Sadece bu gece şansın ondan olmasını diledi ve onu bekleyen farları kapalı olan arabaya doğru ilerledi. Güneş turunculuklarını etrafa saçarken kaçmanın sevincini yaşamaktan çok yakalanmaktan korkmakla meşguldü. Çünkü yakalanırsa başına ne geleceğine elini tuttuğu on yaşındaki kızı bile biliyordu, tıpkı şoför koltuğunda ona güven dolu bakışlar atan adamın içinde yaşadığı korkunun dışarıya çıkmasına engel olmasına rağmen elleri titremesi gibi.
Araba buz gibiydi, oturduğu koltuk zaten donan ellerini iyice soğutmuştu. Atkısı kayan küçük kızının burnunu kapattı ve iyice sokuldu ona. ''Dayan kızım hepsi geçecek.''
Etrafı saran sis, güneşe meydan okurcasına kararlılığını koruyordu. En azından önünü görmemek, hapis hayatı yaşadığı bu evin hatıralarına son kez bakmayacaktı. Beyaz bir sonsuzluğa ilerliyormuş gibi gidiyorlardı. Adam elini tuttu kadının, hiçbir şey söylemedi. Çünkü güven verecek cümlelerinin olmadığını ikisi de biliyorlardı. Çaresizlik insanın kapılabileceği en büyük dalgaydı, atlatılması zor olan. Hayatlarında ilk kez böyle bir cesaret gösteriyorlardı. Karşı durdukları duvar öylesine güçlüydü ki bu evden çıkması bile yıllarını almıştı. Şimdi atladıkları bu duvarı yıkmadıkları için giderken üstlerine düşmesinden korkuyorlardı.
Kadın, kucağında yatan kızının saçlarını okşadı, sonra adamın fark edemeyeceği bir anda diğer eliyle karnında attığını hissettiği diğer kalbe dokundu. Tüm bunlardan kurtulduklarında söyleyecekti, taşıdığı sırrını.
İki saat süren ama günlerdir yoldalarmış hissiyatını veren yolculukları Diyarbakır Havaalanını gördüklerinde sona erdi. Birbirlerine bakıp ilk kez gülümsediler, son gülümseyişleri olduğunu bilmeden. O kadar çok yaklaşmışlardı ki sona, hissettikleri korku dolu duygular yerini tatlı heyecanlar almıştı.
Kadın, kızını uyandırıp arabadan indirdi. Bavulları yoktu, tek amaçları bu şehirden yok olmaktı.
Havada hiç bulut yokken bir anda gözlerinin, bulutların güneşi aniden kapattığı karanlığa tepkisi gibi bir irkilme yaşadı. Arkasından üstüne şimşek çakılmış gibi hissetti çünkü duyduğu ses, tüm vücudundaki sinirlerin yerini oynatmıştı. Buz kesildiğini, dişlerinin soğuktan değil de korkudan titrediğini hissetti ilk kez. ''YASEMİN!''
Yanlarındaki adam, kadın ve kızına siper olurcasına önlerine geçti. Karşılarında kaçtıkları kişi ve arkasında bir düzine adam vardı. Batman'ın en zengin ve belalı mafyasından kaçtıklarını düşünmüşlerdi ama her şeyin burada sona ereceğini düşünmemişlerdi, belki de düşünmek istememişlerdi.
Kadın stresten beyazlayan saçlarını tuttu ve dona kaldı, kızını arkasına aldı ve o anda hareket edemediğini hissetti.
Hayatı boyunca hatırlayacağını son anısında duyduğu sesleri ve bir daha kendi sesini asla duyamayacağı bir çığlık atmadan önce sessiz havaalanında bir silah sesi duyuldu.
Kadın duyma yetisinin kaybettiğini düşündü.
Yere bir adam düştü, dudaklarından ''Seni seviyorum,'' lafı dökülmeden önce kanla dolmuştu göğsü, güneş yakıcı bir şekilde ışıklandırıyordu etrafı.
Adam kanlar içinde, kadın yerde, kızı hareketsiz bir şekilde gömülmüştü dizlerine.
20 Ocak 2009 sabahı bir hikaye başlamıştı, sessizliğin yansımasından dolan bir silah sesinin yankısıyla. Bir nefes kesilmiş, bir nefes donmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIŞ
ActionDalgaların çıkardığı sesi hiç duymamasına rağmen hissettirdiği şey denizin haşın uğultusuydu. Gökyüzünden başka sonsuz mavilik görmemişti gözleri, bu kaçışlardan huzurlu olmayı beklemiyordu. Hatıralarında gizli kalan son şeyin, tekrar yaşamaktan kor...