Bazen kendi zihninizin size ihanet ettiğini düşünürsünüz ve o ihanet su yüzüne çıktığında olur da anın büyüsüne kapılırsınız ya; işte ben anın büyüsüne gereğinden fazla kapılmıştım. Zihnim bana ihanet ediyor, aynı zamanda benim tarafımı tutuyordu. Gerçeği o görüyor, adaleti o sağlamak istiyor ama bu gerçek de bu intikam da en çok beni yaralıyordu. Ağlamak, kahkaha atmak, uyumak ve de uyumamak. Çocukluğumu istedim. Annemi istedim. Su olmak istedim. Toprak olmak istedim, uçurumun taştan bir taneciği olmak istedim. En çok da benliğimi istedim.
''Ilgın Hanım, her şeyi tekrar anlatmanızı istiyorum. Özellikle o gece neler oldu? O gece orada olanlar kimdi?'' dedi polis. Ellerini masaya koymuş, ciddi bir ifadeyle yüzüme bakıyordu. Söylediklerimi ses kayıt cihazıyla kaydedecek, sonra uzaklaşacaktı.
- Anlatsana. Hadi Ilgın, anlatsana.
''Bakın, tekrardan olanları anlatacağım ama devamlı benden ifade alamazsınız. Buna hakkınızın olduğunu düşünmüyorum.'' dedim ciddi bir ses tonuyla.
''O anı kafanızda canlandırın lütfen, en baştan!'' dedi. Bu sefer ses tonu tehditkardı.
Kendimi inandırmalıydım. Ben bir şey yapmadım. Ben deli değilim. Ben deli değilim. O gün gördüklerim gerçekti. Ama anlatamam. Ben deli değilim. Bana inanmıyorlar. Bana inanmayacaklar. İnanacak biri vardı, olmalıydı. Nefes alan biri.
- Sen de o sana inananı uçurumdan attın!
Ben sadece o an... O değildi. Benimle birlikte olmasının sebebi aşkı değildi, inancı değildi, nezaketi değildi. Bu bir mantık evliliğiydi. Sadece anlatmamalıyım. Normal davran Ilgın. Sen deli değilsin. Ellerimi ensemdeki saçlarıma götürdüm. Gözlerimi kapattım. Alnımın üstünden dökülen duvağımla gözlerimi açtım. ''Annem duvağımı yalnızca sevgilimin açması gerektiğini söyledi. Babam koluma girdi. Yüzüne baktığımda onu gördüm yalnızca. Gülümsüyordu bana, kolu koluma sarılıydı. Yürümeye devam ettim. Nişanlımın olduğu yere ilerledim. Bana döndü. Masanın önüne doğru geldi. Kocaman gülümsemesiyle yanıma geldi ve elimi tutup dudaklarına götürdü. Beni masanın arkasına getirdi. Memur bir şeyler diyordu ama hatırlayamıyorum. Çünkü kulaklarım uğulduyordu. Sonrasını hatırlamıyorum.'' Babam ne güzel gülümsüyordu o gün bana.
''Ilgın Hanım, nişanlım dediğiniz kişiyi uçurumdan aşağı attınız, hem de bilinciniz tamamen açıkken! Babanız tutmasaydı kendinizi de atacaktınız! Anlayamıyorum, nasıl oldu da her şey aklınızdan silindi?'' Sinirliydi. Ayrıca tam anlamıyla da burnundan soluyordu. Bense sadece ergen gibi davranmak, umursamaz olmak istiyordum. Zaten her şey bitmişti, yolun sonuydu. Uçuruma gelmiştik. Bağırışı kulaklarımı delecek gibi hissettiğimde elimi masaya vurdum. Kafamdaki sesler yeterince diğer sesleri bastırıyordu. Başım çatlayacak gibi hissediyordum.
''Tekrar etmeyeceğim, bu gelip gitmelerden sıkıldım artık!'' Ayağa kalktım. Paltomu elime aldım. Uzaklaşmak için birkaç adım atmıştım ki kolumdan geriye çekildim.
''Ilgın! Otur yerine!'' Bu sefer katlanılabilir bir ses tonu değildi. Derin bir nefes aldım. Nefes Ilgın. Nefes al. Gözleri itaat etmemi bekler gibiydi. Ellerini hafif kırlaşmış saçlarından geçirdi. Saçları bir telsizin uzun delikleri gibi kaskatıydı. ''Bir sorum daha var. Bu daha kişisel. Kızım haftaya evlenecek. Kır düğünü olacak. Ilgın, neden bütün kızlar gibi kır ya da salon düğünü değil de bir uçurum kıyısı? Ilgın! Neden uçurum kıyısı? Neden müstakbel eşini aşağıya attın?'' Sesi gittikçe içime işliyordu.
- Söylesene Ilgın. Sen kötü bir insansın, anlatsana ona neler yaptığını.
Söyleyemem. İnanmazlar. İşte bu ses dengemi bozuyordu. Felç geçiriyor gibiydim. Biri beni boğuyor, kulağımın dibinde bana olanı biteni anlatıyordu. Beni ve bedenimi ele geçirmişti.
- Sen öldürdün! Sen bir katilsin!
'' Ilgın sevgilini neden öldürdün? Suç ortağın var mıydı?''
- Hadi söyle ona Ilgın! ''Öldürdüm, ben bir katilim.'' de!
''Katil olduğunu söylersen en azından cezan indirgenebilir. Ilgın sana söylüyorum! Katil olduğunu itiraf etmek zorundasın!''
Ellerimi uzun, siyah saçlarımdan geçirip çekiştirmeye başladım. Kulağımın dibinden gitmiyordu.
- Sen bir delisin!
- Bu kız kaçığın teki!
Artık birden fazla bana inanmayan sesler vardı.
- Katil!
- Hadi neden uçurumda evlendiğini söyle ona Ilgın!
''Ilgın!''
Artık katlanılmaz hale geliyordu. Ellerimi saçlarımdan ve kulaklarımdan ayırmıyor, durmadan çekiştiriyordum.
''Sevgilini neden uçurumdan attın dedim sana!!''
- Duymak istiyorlar Ilgın. Söyle ona.
Ve sonra o ses.
- Sen uçuruma benziyorsun ama ben seni o uçurumun ucunda mutlu edeceğim Ilgın.
Yalan. Dudaklarımda tebessüm belirmişti. Kulaklarım o sesi özlemiş gibiydi, boynumu geriye eğip tekrar duymak istedim. Yalanına inanmak istemiştim ama olmamıştı. Gerçek olmayanın peşinden gidilmezdi. Ellerimi saçlarımdan çektim ve bir şey arıyor gibi ellerimi dizimde dolaştırdım. Onun eli.
- Elleri nerede Ilgın?
''Sevgilini neden öldürdün Ilgın?'' Ben canavar değilim! Aniden ayağa kalktım ve bağırmaya başladım.
''Beni kurtaracağını söyledi uçurumdan! Uçurum benim! Ben var oldum ve uçurum var oldu! Bana yardım edemedi! Benden kurtulması için onu bana uzattım! Artık ben ve gerçek benle birlikte mutlu olacak ve birlikte güzel yazılar yazabileceğiz!''
- Sen bir katilsin.
''Değilim! Ben canavar değilim. Ben kimseyi öldürmedim! Ben canavar değilim.'' diye söylendim. Sesim bir yükseliyor, bir alçalıyordu. Bunları kendime söylüyordum aslında. Ellerim titremeye başlamıştı.
- Sen bir katilsin!
''Değilim! Git buradan! Duymak istemiyorum!'' Çığlık çığlığa bağırıyordum. Ellerimi kulaklarıma bastırmış, gitmesi için ona bağırıyordum. ''Giiitt!''
''Değilim! Değilim! Değilim!''
Gözlerimi sımsıkı kapatıp yere eğildim. Ellerimi kulaklarıma yapıştırdım ve kafamın eli yanından baskı uygulamaya başladım.
- Seni kurtaracağım Ilgın. Seni uçurumdan kurtaracağım ve benim güzelim olacaksın.
Dizlerimi kendime çektim. İleri geri sallanmaya başladım. Öyle hızlı sallandım ki, istedim gitsin benden. Uzaklaşsın. ''İstemiyorum. Git artık!''
İki el kolumdan çekiştirerek beni kaldırmaya çalıştı. Başaramayınca bir küfür mırıldandı. ''Uğraştığımız işleri sikeyim!''
- Sen bir delisin Ilgın! O bile seni kurtaramadı. Sen onu öldürdün Ilgın.
Artık yalnızca çığlık atabiliyordum. Gözlerimi açtım, kimse yoktu. Yalnızca ben ve o. Nefes alışını duyabiliyorum.
- Nefesini tut. Şimdi bırak. İşte böyle güzelim.
Kafamdaki biriktirdiğim anılar gözümün önüne geliyordu. Bana uzandı. Bana sarıldı. Onu öptüm.
- Onu öldürdün!
Bir çığlık daha. Ses tellerim patlarcasına! Nefes alışverişini duyabiliyorum. Nefesi! Susmuyor!
''Susmuyor! Susmuyor!'' Susmuyor!
Birkaç kişinin üzerime kapanıp beni kaldırdığını hissettim. Tek istediğim bu kalabalıktan uzaklaşmaktı. Koluma batırılan bir iğne hissettim.
Son bir çığlık daha. Bu sefer acı çeken ve kulak delici.
- Seni uçurumda mutlu edeceğim.
...
Selam.
Oy verirseniz ve yorum yaparsanız yeni bölüm daha hızlı gelir. Sizi seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFES
Teen Fiction''Bütün iyi insanlar delidir.'' derdi Lewis Carroll. Hep iyi olmaya çabaladım. Onu gerçek benliğimle, uçurumla, başbaşa bıraktım. Ama deli değildim. Herkes gibi nefes alıyordum. Balona benzer ciğerlerim kasılıp gevşiyor, bana nefes vadediyordu. Ama...