6

92 14 106
                                    


(1. Kişi Ağzından)

Gitarımı sırama koydum ve kolyemi aramaya koyuldum. Okulda düşürmüş olmalıydım, evde her yeri aramıştım çünkü. Her şey üst üste gelmişti. Şu ilgi meselesi, sınıf konuşmaları,  melodi, kolyem... Daha ne kadar kötü olabilir dedikçe hiçbir şey normale dönmüyor daha da çıkmaza giriyordu. Melodi hala eksikti ama bana özel ders vereceğini söylemişti.

Sınıfa girmesiyle ayağa kalktık, tabi bazıları istemeyerek kalktı. Gene ufak bir bakış attı ve oturmamıza izin verdi. Bilmiyorum ama onu görmek beni her seferinde heyecanlandırıyordu.

Mesela; İç organlarım onun sınıfa girmesiyle halay çekmeye başlıyordu. Kalbim diğer organlara göre kendini biraz fazla kaptırıyordu halaya çünkü en çok yorulan o oluyordu. Bana ufaktan bakması ise iç organlarımın halayda hızlanmasına sebep oluyordu. Bu şekil ard arda bakmaya devam ederse de halay bitip horon tepmeye başlanıyordu. Ve kalbim bu horonda halay başı oluyordu. Ben durdurmaya çalıştıkça dinlemiyorlardı beni, müziği son ses açıp horona devam ediyorlardı. Tabi sonra o gidince eğlence de bitiyordu.

Yine mükemmel bir anlatımla gitarımı çıkardım. Ah dertli gitarım...

"3 hafta sonra bu melodiden sınav olacaksınız. Bu sizin ilk yazılı notunuz olacak ve bunun yanında zor bir ezgi çalacaksınız. Bu ezgi de sözlü notunuz olarak görünecek."

Puflama seslerine ben de eşlik ettim. Gördü öf-pöf-uf yaptığımı ve biraz güldü. Ama birazcık. Ayh utandım ve ayağımı hafifçe yere vurdum. Neden mi? Çünkü gene rahat durmuyorlardı, sinirlendim. Her seferinde böyle mi yapçaklardı? Mendili eline almıştı kalbim ve kravatını başına bağlamıştı, son hız halay çekiyordu!

- Oğlum öyle deme lan, çok güzel halay çekiyor. Bunun için doğmuş!

Sen kimsin lan? Ve beni nasıl duyuyorsun?

- Buna iç ses deniliyor. Hatırlamadın beni?

Hatırladım, dün küçük bir çocuğun kafasına vurduğumda ağlayıp beni annesine söylemişti. Annesi gelip sebebini sorduğunda ona bana küfrettiğini söylememi istemiştin. Bu iç ses oluyor di mi?

- Evet ama ne yalan söyleyeyim Hei. Bana hiç ihtiyacın yok.

Neden?

- Çünkü annesine oğlunun başka bir çocuğu dövdüğünü ve onları ayırmak için mecbur kaldığını söyledin.

Ah, doğru... Evet, tek başıma idare edebilirim ben.

"Hei, Sang'ın yerine geç."

Size bahsetmedim değil mi? Sang hemen sınıftan alındı ve başka bir sınıfa geçti. Bu kadar erken olması beni de şaşırttı. Başımla onaylayıp eşyalarımı topladım.

- Oww~ En ön sıra~ Yoongi hocanın tam önü~

Kalbim gene mendili almıştı sanırım. Ve şuan horonda bir üst tura geçmişti.

Çekine çekine gidiyormuş gibi görünüyordum ama içimde bunlar olmuyordu tabi. Koyu bir Fenerbahçe erkeğinin maç izlerken heyecandan yerinde duramaması ve gol olduğunda yaptığı sevinç gösterileri içerisindeydim.

Göbek ata ata (İçimden.) Baek'in yanına oturdum. Merhaba dedik ikimizde ve bilmiyorum ama hocanın beni kıskanmasını istedim. Sanırım hayal dünyam çok büyük ve kafası güzel (?)

Burda olduğum için artık çok yakındık birbirimize ama hala mesafeliydik.
[Şaka gibi, buradasın ama dokunamıyorum, çok saçma! (Efsaneyi hatırlayalım kwjs.)]

Kısa kısa bakışmalar kaldığı yerden devam ederken Baek ikide bir beni dürterek bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Baek beni zorluyordu. Bana bir şeyler anlatırken hocama nasıl bakıcaktım?

Biran gözüm takıldı. Yoongi hoca, Baek'e sinirle bakıyordu. Allah'ım sana geliyorum Yarabbim! Kıskandı! Evet! Kıskandı! Evveeetttt!

Artık bende halaya katılmıştım. Kalbim 1, ben 2.

Hemen gözlerimi çektim ve Baek'i dinlemeye devam ettim. Ayyhh, utandım!

- Az önce halaya katılmadın mı sen? Ne utanması?!

O ayrı tamam mı bir kere. Ve ayrıca şuan kolye falan umrumda değil, artık sadece o umrumda benim.

Teacher - Min Yoongi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin