Telefonumun aniden derste titremesiyle elim ayağıma dolanmıştı.
Yanımdaki Derya "Noluyor?" bakışları yollarken ben okul saatinde bana yazma gereği duyan manyağın kim olduğunu merak etmiştim.Ellerim sıramın altına gitmiş ve telefonun sesinin kısık olduğundan emin olduktan sonra bildirimlerde gelen mesajı aramıştı. O sırada hoca bakıyor mu diye de dikkat ediyordum.
Gelen mesajın Atakan'dan olduğunu görünce gülümsedim. Artık nasıl gülmüşsem bir iki kişi bana bakıyordu. Kendimi toplayıp mesaja baktım.
Atakan: Artık çok sıkıldım.
Neydi bu şimdi bu saatte. Ne diyebilirdim ki buna?
Oy.
Danonefan: Ben de.
Kendiden bahsetsem biraz nolurdu ayol. Hem belki bir şeyler öğrenirdim.
Danonefan: Nasıl aranız hala mı bozuk o kişiyle?
Atakan: Evet, asla düzelmeyecek sanırım.
Bence de asla düzelmeyecek...
Danonefan: Çok mu seviyorsun onu?
Atakan: Değer verdiğim birisi yani seviyorum. Ama yanlış anlaşılmalar yüzünden aramız bozuk sanırsam.
Danonefan: Nasıl yanlış anlaşılmalar mesela?
Yazıyor...
Çevrimiçi
Yazıyor...
Atakan: Ben de bilmiyorum ama ikimiz de birbirimizi yanlış anlamışız sadece konuşsak bile yeter bana şu an.
Atakan: Onunla aramın bozuk olma düşüncesi beni rahatsız ediyor.
Danonefan: Anladımmm
Danonefan: Yardım etmek isterdim sana ama diyebileceğim tek şey bence duygularını ve düşüncelerini söylemelisin.
Danonefan: Kim bilir belki o da böyle düşünüyordur.
Atakan: Sağol :)
Atakan: Hoca bakmadan buraya gideyim artık ÖWHDKW
Danonefan: LAN HOCA GELİYOR BURAYA
Atakan: Abovv koş
(Çevrimdışı.) 12.38
Telefonu saniyesinde kapattığım gibi çantama fırlatmıştım ki hoca dibimde bitmişti bile. Yüzüme masum bir gülümseme yerleştirerek soruyu yazmaya devam ettim. Hoca bir iki saniye yazdıklarıma baktıktan sonra yerine doğru ilerledi.
"Herkesin kulağı derste olsun. Dersle ilgilenmeyenlerin sözlüsünden kırıyorum haberiniz olsun, arkadaşlar." demişti.
Rahat bir nefes verdikten sonra ne kadar şanslı oldğumu düşündüm.
Yine yırttım be. Heheyt.
Dakikalar sonra zil çalmıştı ve
biz Derya ile aşağıya inmiştik.
Şimdi ise upuzun bir kuyrukta bekliyorduk. Her teneffüs mü kantine gelirsiniz kardeşim bir teneffüs de bir şey yemeyin."Bak Aysu, artık şu derste telefona bakma valla hocaya yakalanırsan ben de yanarım sen de." dedi hafif alayla karışık kızgınlıkla. Ona inanamaz bir bakış atıp "Kızım sence ben yakalanır mıyım?" dedim.
Derya ile bir iki saniye bakıştıktan sonra "Yakalanırsın." demişti ve tüm havamı söndürmüştü. Ne diyeyim artık.
Gözüm bizden 5 sıra uzakta olan Kerem ve Talha'ya kaymıştı. İşte şimdi sıvışma vakti. Derya'yı kolundan tutup çektiğim gibi onların yanına sürükledim. Hızı ayarlayamayıp Kerem'e çarptığımda, Kerem'den "Noluyor lan?" şeklinde bir haykırış çıkmıştı.
Talha hiç istifini bozmadan bize bakıyordu. Aha şimdi bittik atacak bizi en uca bu. Derya sevinçle "Selam." demişti. Ben ise tezgahta dizili olan çilekli yoğurtlara bakıyordum. Allahım şunlara bak ya.
Kerem benim baktığım yere bakınca yüzünü buruşturdu.
"Kızım harbi yeter artık bıkmadın mı şunları yemekten?" dedi tiksintiyle.
"Tabiki bıkmadım. Salak mısın sen?" demiştim sahte bir kızgınlıkla.
O da sorumun üzerine sırıtarak " Soruyor musun bir de?" demişti. Ağzımdan bir kahkaha koptuğunda benim gözüm kantinin kapısından içeriye giren Atakan ve yanındaki arkadaşına kaydı. Gülümsüyordu ve ben o gülümsemeyi kendime almak istemiştim.
Napacağımı bilemez bir şekilde önüme döndüğümde Derya koluyla beni dürterek "Seninki geliyor." demişti.
Yine nefes alışverişlerim hızlanmış sıranın bize gelmesini bekliyordum. Derya ve Kerem o sırada sohbete dalmışlardı. Ben ise put gibi dikiliyordum resmen. Kantinci abla sıra bana gelince "Ne istersin Kızım?" demişti. Ama ben o soruya cevap veremeden birisi kolumdan tuttuğu gibi beni çekmişti.
Dengemi sağlayıp çeken kişiye baktığımda Atakan'ı görmeyi beklemiyordum. Yüzünde gülümser bir ifade vardı. Buna karşılık ben de gülümsedim.
"İki dakika dışarı gelir misin Aysu?" dediğinde bunu beklemiyordum. Gülümseyerek "Tabi." dedim. Son kez Derya ve Kerem'e bakarak içimdeki etekleri zil çalan kızı susturmaya çalıştım.
Minik adımlarla kantinden çıkmış Atakan önde ben arkada yürüyorduk.
Nereye mi?
İşte bunu ben de bilmiyorum.
Okulun arka tarafına geldiğimizde Atakan hemen yanımızdaki banka oturdu. Ben de ona eşlik ederek yanına oturdum. Yan yanaydık ve uzun zaman sonra aramızda bir yakınlık oluşma düşüncesine tutunuyordum şu an.
Soğuk hava yüzüme vurarak saçlarımı uçuşturuyordu. Ellerimle saçımın bir tutamını kulağımın arkasına sışıktırdığımda Atakan konuşmaya başlamıştı bile.
"Aysu, biliyorum bir şeyler yaşadık ve aramız eskisi gibi değil. Eskiden beri beni tanıyan ve yakın olduğum bir arkadaşımla aramın bozuk olması beni sıkıntıya sokuyor ve üzüyor da. Ve ben aramızdaki bu saçma çekişmeden sıkıldım artık. Her ne yaptıysam hepsi için özür dilerim senden."
Bir solukta sıraladığı tüm bu şeyler bana sıcak hissettirirken üzerimdeki kot cekete daha çok sarındım. O, yerde olan gözlerini çekerek tam gözlerimin içine baktı. Ben ise ağzımı açıp dediği şeylere diyecek bir şey bulmaya çalıştım.
Az çok tahmin etmiştim böyle bir şey için beni çağıracağını ve şu an çok mutlu hissediyordum. Yüzüme kocam bir gülümseme yerleştirerek konuştum.
"Aslına bende de suç vardı. Senden çok özür dilerim ve çok teşekkür ederim aramızı düzeltmek adına ilk atağa geçen sen olduğun için." dedikten sonra Atakan hafifçe sırıttı.
"O zaman iyiyiz?" dedi sorar gibi.
"İyiyiz." dedim kıkırtıyla karışık. Sonra ekledim. "Yani tabii hala biraz kırgınım."
Atakan da bana yukarıdan bir bakış attıktan sonra ikimiz de gülüştük.
Biraz sonra ise, Atakan hızla ayağa kalktı ve bana elini uzattı. Ben bir eline bir ona bakarken o, "Artık sana bir yoğurt ısmarlarım o zaman." dedi dalga geçer gibi.
Elini tutarak beni ayağa kaldırmasına izin verdim ve birlikte kantine ilerlemeye başladık.
O sırada teneffüs zili çalmış herkes kantinden çıkıyordu biz de yoğurt meselesini erteleyip sınıflara çıktık. Birlikte merdivenin sonuna gelince kısa bir vedalaşmadan sonra sınıftaydım.
Gerçekten, tarif edilemez bir mutluluk yaşıyordum şu an.