/7/

59 4 2
                                    

      Deprem oluyordu galiba. Omzum çıkacaktı yavaş hayvan!  Uykulu gözlerle başımı kaldırdığımda karşımdaki sürtüğü görmemle kaşlarımı kaldırdım. Geri yatıp yatmamak arasında kalmıştım. Ne iş diye sorarcasına yüzüne baktığımda konuşmaya başladı. Hayır yani biraz daha ağzını yaysa çenesi yamulacak salağın "Totloşom boroso bonom yorom kolkmon lozom" Normalde olsa kılımı bile kıpırdatmazdım hatta terslerdim bile ama şuan tek düşün çok sevdiğim uykumdu. Esneyerek sıradan kaktım ve diğer boş yere doğru neredeyse sürünerek gittim. Mavi ateş henüz gelmemişti. Zaten tenefüs olduğu için de sınıf neredeyse boştu. Çantamı sıraya koyup yastık olarak kullanmaya kara verdim. Başımı koyar koymaz uykuya dalmıştım. 

     Tok bir kurşun sesiyle sıçrayarak uyandım. Kabuslarımdan asla kurtulamıyordum.

     Mavi ateş ifadesiz bir yüzle bana bakıyordu. Ama şuan o umurumda değildi nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum. Çantamın kenarından ilacımı çıkardım ve çaktırmadan ağzıma sıktım. Bu şey beni çok rahatlatıyordu. Hiçbir şey olmamış gibi önüme döndüm ve dersi dinliyormuş gibi yapmaya devam ettim. Gözümü çaktırmadan yana kaydırıp mavi ateşi izlemeye başladım. Kelimenin tam anlamıyla kusursuzdu. Benimkinden birkaç ton açık olan saçları, keskin çene hatları, sakallarını saymazsak pürüzsüz olan yüzü, geniş omuzlar, 1.80 aşan boyu...

 Yuh! Yavaş gel kızım daha kendini bu kadar incelemedin.

 Vayyy... İç ses ne zamandır yoksun, dürüst olacağım seni hiç özlememişim.

 Ben de sana bayılmıyorum merak etme.

Off insan niye kendi iç sesini seçemiyor ki?!

Senin ergenliğini çekemem gidiyorum ben.

Geç bile kaldın, bay :q

Bay.

     Hocanın adımı söylemesiyle  bakışlarımı ona çevirdim. "Ne oldu?" dedim. Bakışlarını tahtaya çevirip ardından tekrar bana baktı. Gözüm tahtaya kaydığında gördüğüm şeyle gözlerimi büyüttüm. O neydi ya? Aslında hiç zor değildi ama kim o kadar yolu yürüyüp tahtaya gidecekti ki? Tahta çok uzak diye sızlandım içten içe. Ya daha okuldaki ilk günüm insaf be kadın! Uykum bölündü zaten. "Hocam kalsın" dediğimde hocanın yüzünde hiç de memnun olmadığına dair bir ifade belirdi. Umurumda mıydı? Hayır! Kızgın bakışlarını üstüme dikti "Açelya bu bir rica değil! Dediğimi yapmalısın." Hocaya ciddi misin bakışları attım. Esneyerek sıradan kalktım tahtanın önüne geldiğimde hocaya döndüm ve "Çözünce rahat bırakacaksın demi?" diye sordum. Kadının benden hoşlanmadığı ortadaydı. Sadece başını sallamakla yetindi. Şiire baktım tanıdık geliyordu. Yazarını mı sormuştu sadece yani? Namık Kemal yazdım ve hızlıca sırama geri geçtim. Kadın sonuçtan memnun kalmıştı sonunda. 

     Kabus görüp görmeyeceğimi umursamadan kafamı yine çantama gömdüm. Okul bitene kadar kadar uyumuş olmalıydım. Kolumu dokunmasıyla başımı kaldırdım. Karşımda oldukça güzel kumral bir kız duruyordu. 

(Buket)

(Buket)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


     "Ne var?" diye sordum. Tepkime şaşırsa da bozuntuya vermedi. "Okul biteli 15 dakika falan oluyor. Uyanmadığını görünce haber vereyim dedim. Ha, bu arada benim adım Buket" diyerek elini uzattı. Normalde güvenmezdim yani en azından güvenmemem gerekirdi ama kız bana samimi gelmişti. Elimi uzattım "Açelya bende memnun oldum." Elimi sıktı ve gülümsedi "İstersen beraber çıkalım konuşuruz hem belki?" Tamam anlamında başımı salladım. Çantamı omzuma attım ve okuldan çıktık. Evlerimize aynı yönden gidiliyordu. Yolda giderken konuşmaya başladı "Yenisin galiba. Seni ilk defa görüyorum." "Aynen." dedim sadece ardından aklıma takılan bir soruyu sordum " Sen neden gitmemiştin okul bittikten sonra." Duraksamadan cevap verdi "Bugün ben nöbetçiydim. Sınıfları kontrol etmem lazımdı falan filan sıkıcı işler işte." Yüzünde yalana dair bir belirti aradım. Yoktu.

      En sonunda bir yol ayrımına geldiğimizde ayrıldık. Okula yakın villalarda oturduğunu öğrendim. Güzel bir evdi. İnsanlarla iç içeydi. Benim evim ise şehirden uzakta ve çevresinde yerleşim yeri olmayan bir  yerdeydi. Telefonumu çıkardığımda Alp'in 4 cevapsız çağrısını gördüm. Offf... Kolyeyi unutmuştum. Nasıl unutabilirdim ya? Hızlıca Alp'i aradım. O benim gibi değildi. Telefonu her zamanki gibi ilk çalışta açtı. "Açelya Hanım maalesef kolyenizi bulamadık efendim. Güvenlik kameralarına baktık ama ışıklardan ve dumandan çoğu şey belirsiz efendim." Ciddi olmazdı değil mi! Annemin kolyesiydi o. Evet, bende bir sürü takısı vardı ama o özeldi. "Siz yine de aramaya devam edin ve araman okulda aldırt." Cevaplamasına fırsat vermeden telefonu yüzüne kapattım. Kendimi kötü hissediyordum. Kaldırıma oturup başımı ellerimin arasına aldım. Anneme saygısızlık yapmış gibi hissediyordum.

     Eve girer girmez üstümü değiştirdim. Sinirimi çıkartmam lazımdı bir sinir krizini daha göze alamazdım. Aklıma gelen en iyi fikir kafes dövüşü olmuştu. Kıyafetim pek uygun sayılmazdı ama gayet rahattı.

(Açelya'nın kombini)

(Açelya'nın kombini)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


     Mekana vardığımda motorumun anahtarını valeye fırlatıp içeri girdim. Dövüşecekler arasına adımı yazdırırken kadının tereddütlü göründüğü fark ettim. Ne yani kız olunca dövüşemiyor muyuz?! Bekleme bölümüne geçtim. Bir yandan ısınmaya çalışıyor bir yandan da kafestekileri izliyordum. Yukarıdaki puan tablosuna baktığımda gözüm en tepedeki isime ilişti. Puanı çok yüksekti. 5000 yazıyordu. Yani bu daha önce hiç yenilmediği anlamına geliyordu. Yüzümde tehlikeli bir gülümseme oluştu. Ona ilki yaşatacaktım. Lakabına Sarsılmaz 'dı. Ne kadar klişe diye geçirdim içimden. bahisler açılmıştı. Herkes o adama yatırıyordu. Ne kadar da yanlış diye geçirdim içimden. 

     Ardından adamın adı anons edildi ve adam alkışlar ve tezauratlar eşliğinde kafese girdi. Şimdi sıra bendeydi derin bir nefes aldım. Adımın anons edilmesiyle yerimden yavaşça kalktım, bağırışlar neredeyse susmuştu. Bir kızın bu canavarın karşısına çıkacağına inanmıyorlardı. Emin adımlarla kafese girdim. Herkes bana bakıyordu. Adam beni baştan aşağı süzdü ve konuşmaya başladı" Normalde böyle bir şeyi asla teklif etmezdim yavrum ama senin gibi bir nimete zarar vermek istemem. Hem belki sonradan işime yararsın." dedi sırıtarak. İğrenç adam düşündüğüne bak dedim mırıldanarak. Beni duymamıştı. Bu sözleri içimdeki öfkeyi körükledi "Ölümüne!" diye bağırdım kendimden emin bir şekilde devam ettim "Acımam ama haberin olsun."

Melekler AğlamazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin