17 - Yeşil Dayanışma
Demir bize doğru gelirken fazla beklemeye tahammülüm olmadan ben de onun yanına ilerledim. Karşı karşıya geldiğimizde "Ne oldu? Düdüğü çaldın, bir sorun mu var?" diye sordu endişeyle.
"Hayır. Konuşmamız lazım."
Merakla yüzüme baktı. "Ne hakkında?" diye sordu. "Açıkçası... Ben de bilmiyorum. Belki sen biliyorsundur.
"Mehir?" diyen Cesur'u duyunca yanıma geldiğini fark ettim. Demir'e "Dışarı çıkalım mı?" diye sordum.
"Peki..." dedi. Cesur'a dönüp "Ben birazdan geliyorum." dedim. Başını sallayıp gidişimi tedirgin gözlerle izledi.
Demir'le yan yana oturduk. Merakla bana bakıyordu ben de söze nasıl gireceğimi düşünüyordum. "Eee?" dedi sonunda sessizliği bölerek.
"Bundan bir buçuk ay önce falan bir şey oldu, bir... Bir ışık bulutu benimle konuştu." dediğimde merakla beni dinlemeye devam etti.
"Beni beklediklerini, yardımıma ihtiyaçları olduğunu söyledi. Tehlikede olduğumu da söyledi. Gözünün önünde bir ipucu var, çağırırsan gelecek ve başlamana yardım edecek dedi. Ve... Bence senin bana verdiğin düdükten bahsediyordu."
"Niye böyle düşündün?" diye sordu Demir. "Çünkü bana aramızda bir bağ olduğunu söyledin. Bozulamayacak bir bağ. Ve... Bilmiyorum hepsi birbirine uyuyor, içimde bir his var."
Gözlerimi ona çevirdiğimde karşısındaki duvara bakıyordu. Eli yeni çıkmaya başlamış sakallarında dolaşırken "Haklısın." dedi. Gözlerimiz birleştiğinde "Düşündüğümden bile daha zekisin. Tabii ben o ışığın dediklerini sen anlatana kadar bilmiyordum ama şu an sen söyleyince... Uyuyor." dedi.
"Eee? Başlangıç ne?" diye sordum. "Biliyorum. Ne olduğunu biliyorum başlangıcın ama daha erken."
"Hep böyle söylüyorsun! Daha erken! Nesi erken? Bana geldi ve bunları söyledi. Çözene kadar çok uğraştım! Çocuk değilim Demir, on dokuz yaşındayım." dedim öfkeyle. İnsanların benden bir şey saklamasından nefret ediyordum.
"Bu yaşınla alakalı değil Mehir. Neyi kaldırıp kaldıramayacağınla ilgili. Bunu öğrenmen için bu yüzden erken."
"Sen beni ne sanıyorsun? Porselen bir bebek mi? Anlatacağın şeyi eminim ki kaldırabilirim." Başını iki yana salladı. "Şu anki çıkışın bile kaldıramayacağını gösteriyor."
Dişlerimi sıktım. "Hayatımla ilgili bilgileri saklamak senin inisiyatifine bağlı değil. Onlar benim hayatımla ilgili ve hayatı da ben yaşıyorum! O yüzden bana her şeyi anlatmak zorundasın."
Gözlerime baktı. "Pekâlâ, anlatacağım. Yalnızca senden tek bir şey istiyorum." Devam etmesini bekledim. "Yarıyıl tatilinde bize geleceksin, o güne kadar sabret. Tatil dönüşü her şeyi anlatacağım. Söz."
"Daha bir ay var tatile!" diye hayıflandım. Oturduğu yerden kalkıp ellerini cebine soktu. "Eh, bir buçuk ay şifreyi çözmeye çalışmışsın. Bir ay da sabredebilirsin eminim." diyerek partiye geri döndü.
Yumruklarımı sıktım öfkeyle. Beni böyle sınadığına inanamıyordum. Salona girdiğimde giriş kapısının önünde Cesur'un dikildiğini gördüm. Omzunu pervaza yaslamış, kahverengi gözlerini bana dikmişti. Beni görünce gülümsedi. "Seni bekliyordum."
Gülümseyip yürümeye devam ettim, o da peşimden geldi. "Ne oldu? Ne konuştunuz Demir'le?" diye sorduğunda omuz silktim. "Çıkmaz sokak, bir yere varamadım."
"Kaba kuvvet uygularsam belki dili çözülür, ister misin?" Kaşlarımı kaldırıp ona baktım. Yüzü oldukça ciddi görünse de gözlerindeki şakacı pırıltıları görebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈
Fantastik𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈 │Her bir rengin anlamı vardır derler lakin hiçbir rengin anlamı hayatı pamuk ipliğine bağlayacak kadar tehlikeli olmamıştı. © audrisimpavi...