Swages4 önerilerin ve eleştirilerin için çok teşekkür ederim
Yemyeşil ormanın ortasında, doğayı süslemek için yaratılmış binlerce çiçekten biri gibi duruyordu genç kadın. Leylak renginde ki saçları ve menekşe gözleriyle, bir Omega olduğunu etrafına ilan eder gibiydi. Bastırılmış kokusuna rağmen üstelik.
Yüzüne bakan endişeli olduğunu derhal anlardı. Yaradılışı bakımından narin ve incecik bedene, endişeli yüz ifadesi de eklenince, herhangi bir canlıda koruma güdüsünü uyandırmamasının imkânsız olduğu düşünülürdü. Fakat gerçekler öyle değildi maalesef.
Yaşadıkları iklim nedeniyle, sık ve koyu renk ağaçların arasına gizlenmiş, dünyadan bir çocukmuş gibi saklanmasının nedeni, hissettiği tarifsiz korkuydu. Orman her zaman yaşadığı klandan çok daha temkinli gelmişti ona.
Bulundukları bölgenin en vahşi sürülerinden birinin, Wildwolf'ların baş Alfasının kızı olması, ona herhangi bir üstünlük sağlamıyordu çünkü o bir omegaydı.
Zeki olduğunu düşünen ve buna kalpten inanan annesine inat, şu an ne yaşadığına dair hiçbir fikri yoktu. Birkaç saat önce kaçıp bu ormana sığınmıştı. Kendisini boğan düşüncelerin içinde kaybolduğu gün gibi aşikardı. Dikkatli dinleseniz, o düşünceleri duyabilirdiniz bile...
Etrafımdaki kargaşaya bomboş gözlerle bakıyordum. Dünyamın altı üstüne gelmişti gelmesine de, eski haline nasıl döndürebileceğine dair hiçbir fikrim yoktu
Yapayalnızdım!
Ailem fizîken dahil olduğum, lakin ruhen kendimi asla onlardan biri olarak hissedemediğim sürünün yöneticisiydi. An itibariyle geçmiş zamanda yani. Çünkü; Babam, ağabeyim ve sürünün en güçlü alfa ve betaları ile birlikte bir dolunay, bir yarım ay önce artık hepimiz için olağan sayılan sürüler arası sınır savaşlarından birine gitmişlerdi.
Sınır ihlalleri, güç gösterileri, yenilenlerin Omegalar dahil ganimet paylaşımlarının barbarlığı, artık kimseyi rahatsız etmiyordu. Benim haricimde. Hatta diğer Omegalar bile bu duruma alışmaya başlamışlardı ki bu yaradılışımıza tamamen aykırıydı.
Ben bu savaşların nedenini asla anlayamıyordum. Dünya yeterince büyüktü. İçinde bulunduğumuz orman da bile, herkese yetecek kadar hatta daha da fazlasıyla yiyecek ve toprak vardı. Hepimiz bir arada refah içinde yaşayabilirdik. Tıpkı ninemin anlattığı yaratılış masallarında olduğu gibi. Ama Alfalar savaşa ve güce doymuyordu. Betaların, Omegaların, çocukların, o minik kurtçukların ne düşündüğü, ne hissettiği umurlarında bile değildi.
Yinede döneceklerine dair aldığım haberle deliler gibi sevinmiştim. Henüz eşlenmemiş bir omega olduğumdan, sürekli tehlikede ve tetikte yaşamak çok yorucuydu. Her an kızgınlığa girip kendini kaybetmiş ya da sırf istedi diye beni mühürleyebilecek Alfaların varlığıyla yaşamak... Bununla yaşamanın nasıl bir his olduğunu anlatmam mümkün değil. Tıpkı şu içinden ateşler fışkırtan dağların tepesinde bulunmak gibi. Her an yanma korkusuyla baş başa.
Bu naif, tatlı omeganın 21 güneş dönümlük hayatında tüm bunlarla baş ettiği yetmezmiş gibi, şimdi başı çok daha büyük bir dertteydi. Babasının savaşı kazanmış olmasına rağmen, dönüş yolunda, yanındaki herkesle birlikte katledildiği haberi köye ulaşalı yarım gün olmuştu. Haberi onlara getirense, yaralandığı için klana dönen savaşçıların biraz gerisinde kalan, komutan Thomas ve oğlu Johnny idi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİOLET (DÖNÜŞÜM)
FantasyBu hikaye, fantastik bir kurgunun içinde harmanlanmış bir öz yolculuğun öyküsüdür. Aşk en büyük eğitmendir.. Bir kadın, bir omega, kendini kaybettiği bir aşkın içinde yeniden var olabilir... Bu bir diriliş öyküsüdür. Kendinden kendine...