( Violet'imizi eflatun saçları ve menekşe rengi gözleriyle hayal edin lütfen :) Aklımdaki Violet aşağı yukarı bu. Sizin aklınızda oluşan görüntüyü bilmek isterdim )
Babamı, klanın savaşçılarını ve her klandan neredeyse her gün onlarca sürü üyesini kaybetmemizin tek nedeni; herkesin, her şeyin daha çoğunu istemesiydi. Daha çok toprak, daha çok gümüş, daha çok yiyecek...daha çok gösteriş, daha çok ihtişam, daha çok.. hep daha çok..
O halde, bunca savaşın nedeni, her şeyin hep daha çoğunu istemekse, savaşmaktan bakamadığımız topraklarımızın, evlerimizin, çocuklarımızın perişan bir halde oluşunun anlamı neydi? Bu nasıl bir saçmalıktı?
Genç omega, orman yolunun köye bağlanan patikasında ilerlerken, savaşın anlamsızlığını düşünüyordu. Çünkü yolun iki yanına aralıklarla dizilmiş kulübeler neredeyse bakımsızlıktan çökmek üzereydi.
Bütün bu virâneliğin içinde Kurt formunda, göz alıcı renkleriyle ilerlerlerken, adeta çamura düşmüş bir menekşe, leylak ağacının kırılarak yere sarkmış bir dalı gibi görünüyordu.
Savaşmaktan onarmaya, geliştirmeye ilerlemeye fırsat bulamıyordu ki klanlar. Kaldı ki, ele geçirdikleri ganimetlerin çoğu da yine savaşlara harcanıyordu. Saçma bir kısır döngünün içinde evrilip duruyordu insanlık. Muhtemelen de tüm insanlık tarihi boyunca böyle olacaktı. Asla ama asla akıllanmayacaklardı.
Neyi neden yaptıklarını bilmeden birbirlerine zarar vermenin anlamını, ne kurt insanlar, ne normal insanlar sonsuza dek çözemeyeceklerdi herhalde...
"Violet"! "Vi!!!"
Diye bağıran sese döndü genç kurt, beynindeki tüm karmaşık seslerin içinde.
Bana seslenen, tartışmasız bağlı bulunduğum sürüdeki tek ve en sevdiğim kurt olan Hanry amcaydı. Klanların görüp görebileceği en çalışkan betalardan biriydi kuşkusuz.
Önleri dökülmüş, kabarık, kıvırcık beyaz saçlarının birleştiği, yine kıvırcık beyaz sakallar yüzünü çepeçevre sarmıştı. Bu da ona apayrı bir saflık ve güzellik verirdi. Yüzlü yaşlarını çoktan geçmiş olmasına rağmen, hep genç, hep duru bir görüntüsü vardı.
Bana o kadar iyi davranırdı ki, bazen onun bu dünyadan olmadığını düşünürdüm. Belki orman cinlerinden biriydi. Bizim gibi kurt insanlar var olabiliyorsa, büyük annemin anlattığı orman cinlerinin olmadığını bana kim iddia edebilirdi ki?
Köyün ve sürünün en yaşlılarından biriydi. Şifacımızdı. Yıllardır, bulduğum tüm boş vakitleri yanında geçirirdim. Belki onun sayesinde ya da yıllardır babamdan umudumu kestiğim için, onu baba yerine koymam kolay olmuş, bu nedenle çok da büyük bir eksiklik hissetmemiştim.
Otlarla uğraşmak, onları toplamak için ormanın derinliklerine dalmak, birilerinin iyileşmesine katkıda bulunmak ve Hanry amcanın benimle paylaştığı bitmek tükenmek bilmeyen bilgi hazinesi ezberlemeye çalışmak, bana kendimi her daim iyi hissettirirdi.
Kendi kendime icatlarda bulunmayı, yeni şeyler denemeyi de çok severdim fakat bunu insanlara gösterebilecek cesaretim hiç olmamıştı maalesef. Mesela elbiselerimizi imal ederken -şu an diğerlerinin kullandığından çok daha iyi- bir yöntem bulmuştum. Onu uyguladığım için benim yaptıklarım, onlarınkinden çok daha kısa sürede giyilecek hale gelirdi. Ama sürüden bir kişi bile, bana bunu nasıl becerdiğimi sormamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİOLET (DÖNÜŞÜM)
خيال (فانتازيا)Bu hikaye, fantastik bir kurgunun içinde harmanlanmış bir öz yolculuğun öyküsüdür. Aşk en büyük eğitmendir.. Bir kadın, bir omega, kendini kaybettiği bir aşkın içinde yeniden var olabilir... Bu bir diriliş öyküsüdür. Kendinden kendine...