NEFES - Bölüm 3

26 6 4
                                    

"Onunla tanışalı 6 ay olmuştu ki bana evlenme teklifi etti. Ona aşık değildim, bunu o da biliyordu. Ona kıyamıyordum ve onun bana ilgisi azımsanamayacak kadar fazla vardı. Ona karşı arkadaşça bir sevgi vardı içimde. Ama yine de teklifini kabul ettim ve bu içimdeki hisse aşk adını verdim.'' Yalan söylüyordum. O bana kıyamıyor değildi, o bana acıyordu. Aile şirketleri birleşsin diye benimle evlenecekti. Ne olursa olsun onu öldürmüştüm. Bu azımsanamayacak bir suçtu, yine de buraya beni tıkmalarını gözardı edecek değilim. Gözlerimi kapattım görmek istemediğimden. Anlatacağım anlar çok zordu çünkü. Dudaklarımın kuruduğunu hissettim. ''Su alabilir miyim?'' dedim. Yanındakilerden biri sürahiden su doldurdu ve bardağı bana uzattı. Ufak bir yudum aldım ve eğilip elimdeki bardağı yere bıraktım. Olaya odaklanmak ve anda kalmak için oturduğum yerde dikleştim.

''Alevlenme anı diye bir tabir var psikolojide. Siz bunu katarsis gibi düşünün Ilgın Hanım. Kafanıza biriken halk tabiriyle 'deliliklerin' su yüzüne çıkması. Kendinizde hissettiğiniz ilk değişiklik neydi?'' Sorusuyla afallamıştım. Zihnimin derinliklerinde bir anı yakalamaya çalıştım. Su yüzüne çıkan hatırayı dilimin ucuna getirmek istedim. Ama bana inanmayacağından da emindim.

''Ben kendimi bildim bileli birçok nesneyi insanlara benzetirdim. Edebiyat öğretmenim 'edebiyat ruhu var sende, ondandır' derdi. Neyse, hiç dert etmiyordum bu durumu. Bana göre sayıların cinsiyeti ve rengi vardı. Ben her zaman 7 rakamına eşdeğerdim örneğin. Sayılar, arabalar ve geri kalan her şeyi insanlarla bağdaştırabilirdim açıkçası.''

''Bunun tedavileri de var. Peki, psikiyatr ya da psikologlarla hiç görüştün mü?''

''Evet, küçükken disleksi şüphesiyle ailemin beni götürmüştü. Sadece hayal gücü ve inadım olduğunu söylediler. Hiperaktiflik teşhisiyle eve döndük.''

''Disleksi şüphesi uyandıran neydi?''

''Okuldayken sayılarla ilgili dertlerim yoğundu. 4'e 9 derdim ya da sayıları insanlara benzetişimi çevreme ve özellikle sınıftakilere anlatır, dersi kaynatırdım. İleriki sınıfımda da bu sorun giderilmeyince öğretmenim ailemi uyardı ve biz bir pedagogla görüştüm. Hepsi bundan ibaret.''

''Peki ya daha sonrası? Mesela o geceden önce de kendini bu denli sembolleştirme ihtiyacı hisseder miydin? Ya da bu sembolleri görecek kadar güçlü bir isteğin var mıydı?''

''Düğünümden 2 gün önce Alsancak'taki bir caddede bir-iki arkadaşımla buluştuk ve gezindik. Ayrılma vakti geldiğinde sarıldık ve ben arkadaşlarımdan birine sarılırken yürüyen siyah kapaklı bir defter gördüm. Yani gördüğümü sandım. Olur ya, bazı anların büyüsüne kapıldığınızı düşünürsünüz. Üstelemedim. Kızlarla ayrıldık, ben de otobüse binip evime doğru ilerledim. Daha sonra her zaman indiğim durak bana farklı geldi. Direkler sanki eğilip bana bakıyordu. Yürüyen insanlar bir nesneyle yer değiştirmişti. Yağmur yağmaya başlayınca şemsiyelerini açıp koşuşturmaya başladılar. Aklımı kaçırıyorum sandım, kafamı salladım kafamdakileri dağıtırcasına.Gözlerimi açtığımda her şey aynıydı, hatta daha kötüsü. İnsanlardan biri portakal suyu şişesine benziyordu, diğeri elinde şemsiyesiyle parfüme. Evime koşmak istedim. Ama evimin yolunu unutmuştum. Kafamdan daha doğrusu ensemden biri konuşuyormuşçasına sesler duyuyordum. Ardı ardına yüzlerce ses!'' Anı yaşıyor gibiydim. Bana su veren hemşire omzuma dokundu, anın büyüsünü bozulmuştu ve ben hala aynı boş odadaydım. Bana yapılan şeyler suçsuzluğu, ben ise suçluluğu temsil ediyor gibiydim. Adliyede çıkacak kararı yeğlerdim tabii.

''Peki, sanrılar devam etti mi?''

''Düğün günü. Başımın çok kötü döndüğünü hissediyordum. Kafamda bir nesneye benzettiğim herkes o nesne olmuş, çevremde pervane oluyorlardı. Annem her zamanki gibi topraktı işte. İyi olmadığımı söyledim, heyecandan olduğunu söylediler. Uzatmadım.'' Uzatmıştım. Sürekli bundan bahsedip anneme, 'bu normal mi?' diye sormuştum. Beni hiç umursamamıştı. Bir anda durdum ve sessizleştim.

NEFESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin