Linda!” Annemin aşağıdan gelen sesini duydum. Kendi kendime homurdanarak minik yatağımdan kalktım. Yatak örtümün köşelerini baş ucu tahtasına sıkıştırırken hiç acele etmedim çünkü bu iş bugün son kez günlük rutinimin bir parçası olacaktı.
Bugünden sonra bu yatak odası artık benim evim olmayacaktı.
“linda!” diye seslendi tekrar.
“Kalktım!” diye bağırdım. Alt katta dolapların sertçe açılıp kapandığını duymama bakılırsa annem de benim kadar panik haldeydi. Karnım düğüm düğümdü ve duşa girerken hissettiğim korkunun gün ilerledikçe geçmesi için dua ettim. Bütün hayatım bugüne, okuldaki ilk günüme hazırlıkla geçmişti.
Son birkaç yılımı gergin bir şekilde bunun beklentisiyle yaşamıştım. Yaşıtlarım dışarıda eğlenirken, bir şeyler içerken ve ergenlerin başlarını derde sokmak için yaptığı şeyleri yaparken, ben hafta sonlarımda ders çalışmış ve hazırlanmıştım. Öyle şeyler bana göre değildi. Ben, annesi saatler boyunca dedikodu yapıp görünüşünü düzeltmenin yeni yollarını ararken kendisi oturma odasının zemininde bağdaş kurarak ders çalışan türden bir kızdım.
VVashington Central Üniversitesi’ne kabul mektubumun geldiği gün, hayatımın en heyecanlı günüydü ve annem saader gibi gelen bir süre boyunca ağlamıştı. Onca çalışmamın nihayet sonucunu getirdiğini görmekten gurur duyduğumu inkâr edemem. Başvurduğum tek üniversiteye kabul edilmiştim ve dar gelirli olduğumuz için öğrenci kredilerimi asgarî düzeyde tutmama yetecek kadar burs kazanmıştım. Bir defasında sadece bir an, üniversite için VVashington’dan ayrılmayı düşünmüştüm fakat bu önerim üzerine annemin yüzündeki bütün kanın çekildiğini ve bir saat boyunca oturma odasında volta attığını görünce ona bu konuda ciddi olmadığımı söylemiştim.
Duşun altına girer girmez kaslarımdaki gerginlik biraz silindi. Burada sıcak suyun altında durmuş, zihnimi sakinleştirmeye çalışıyordum ama tam aksini yapıyordum ve o kadar dikkatim dağılmıştı ki saçlarımı ve vücudumu yıkamayı bitirdiğimde dizlerimden aşağısını tıraş edebilmem için ancak yetecek kadar sıcak su kalmıştı.
Islak vücudumla havluya sarınırken annem bir kez daha seslendi. Sinirlerinin çok gergin olduğunu bildiğimden, üstüne gitmeye niyetim yoktu fakat yine de saçlarımı kuruturken acele etmedim. Okula başlayacağım gün geldiğinden heyecanlı olduğunu biliyordum ama bugünü aylardır saati saatine planlamıştım. Sadece birimizin siniri bozuk olabilirdi ve planımı harfi harfine izleyerek o kişinin ben olmamamı garantilemeye kararlıydım.
Elbisemin fermuarını çekmeye çalışırken ellerim titriyordu. Elbise umurumda bile değildi fakat annem giymem için ısrar etmişti. Sonunda fermuarla savaşımı kazandım ve dolabımın kapısının arkasından en sevdiğim bluzu kaptım. Giyinir giyinmez gerginliğim azalmıştı; ta ki bluzumun kolunda küçük bir sökük görene kadar. Bluzu yatağımın üzerine fırlatıp ayakkabılarımı giyerken annemin her geçen saniye biraz daha sabırsızlandığını biliyordum.
Erkek arkadaşım Noah yakında bizi almaya gelecekti. Benden bir yaş küçüktü ama yakında on sekizini dolduracaktı. Çok akıllı ve tıpkı benim gibi bütün derslerinde A alan bir çocuktu. Dahası gelecek yıl VVCIPcia bana katılmayı planlıyordu. Üniversitede tanıdığım tek bir kişi bile olmadığı düşünülürse, benimle şimdi gelmesini gerçekten çok isterdim. Ancak mümkün olduğunca sık ziyaretime geleceğine söz vermesine çok sevinmiştim. İhtiyacım olan tek şey, aklı başında bir oda arkadaşıydı; istediğim tek şey buydu ve aynı zamanda, planlamamda kontrol edemeyeceğim tek şeydi.Anne, aşağı iniyorum. Lütfen yine çığlık atarak seslenme!” diye bağırdım basamakları inerken. Noah masada annemin karşısına oturmuş, bileğindeki saate bakıyordu. Polo gömleğinin mavi rengi, gözlerinin açık mavisiyle uyuyordu ve sarı saçları mükemmel bir şekilde taranıp hafifçe jölelenmişti.
“Selam, kolej kızı.” Ayağa kalkarken sımsıcak bir tavırla gülümsedi. Beni kendine çekerek sıkıca sarıldı ve sürdüğü aşın parfümden dolayı ağzımı kapadım. Evet, bazen böyle şeyleri abartıyordu.
“Selam.” Ben de ona aynı şekilde gülümserken gerginliğimi gizlemeye çalıştım ve kumral saçlarımı başımın arkasında atkuyruğu yaptım.Hayatım, sen saçlarına şekil verirken birkaç dakika daha bekleyebiliriz,” dedi annem sakince.
Aynaya doğru yürüyerek başımla onayladım; haklıydı. Saçlarımın bugün güzel görünmesi gerekiyordu ve elbette ki bunu bana hatırlatmakta tereddüt etmemişti. Bir veda hediyesi olarak saçlarımı onun sevdiği şekilde kıvırmalıydım.
“Ben bavulları arabaya koyayım,” dedi Noah, annemin anahtarları vermesi için avcunu açarken. Yanağıma küçük bir buse kondurduktan sonra bavulları alarak çıktı ve annem de peşinden gitti.
Saçlarımı biçimlendirme konusundaki ikinci girişim ilkinden daha iyi sonuç getirdi ve gri elbisemi son bir kez fırçaladım. Dışan çıkıp eşyalarımla dolu arabaya doğru yürürken içim kıpır kıpırdı ve iki saatlik yolculuğum sırasında geçmesini umuyordum. Ünivesitenin nasıl bir yer olacağım bilmiyordum ve beklenmedik bir şekilde, düşüncelerimi meşgul edip duran soru şuydu: Hiç arkadaşım olacak mıydı?
-2.Bölümü oluşturmaya geç Selin Alison