Bölüm Şarkıları : Can Ozan - Sar Bu Şehri
Kahraman Deniz - Deniz ve Güneş
''Anlamam nedenini,
Üzmüşler Bebeğimi...''
Herhese merhaba,
Uzun bir bölüm oldu her zamanki gibi.
Düşüncelerinizi ve yorumlarınızı merakla bekliyorum.
En azından okuyan herkes bölümün sonunda bir emoji de olsa yorum atarsa kimlerin okuduğunu görebilirim. Fazla bir şey istemiyorum. :)Oy verirseniz de çok mutlu olurum. Geçen bölüm sınırı geçememişiz, bu bölüm geçeceğimizi umut ediyorum.
Oy sınırı: +150
Yorum sınırı: +300
Çok keyifli okumalar diliyorum.
Yorumlarda buluşalım. 🖤
Bölüm 35
SÖNMEYEN YÜREK YANGINI
Aden KESKİN
Düşünemiyordum. Bir süre sonra düşünmeyi bırakmıştım.
Kendimi zorluyordum aslında. Kafamın içi şimdi karmakarışıktı. Beynimi düşünmeye zorlarken her şey birbirine girmişti. Geçmişten gelen anılarım bir örümcek ağına takılmıştı sanki. Aklım müthiş bir mücadeleye tutulmuştu. Hatırlamaya çalışıyordu. Bir şeyler hatırlamaya başladığım anda ise mantıklı bir sebep arayışına giriyordum. Ancak bu durumdan da sağ çıkamıyordum.
Benim adım Arda demişti... Arda...
Aklımla boğuşmaya devam ederken hayatımda bu zamana kadar kaç tane Arda olduğunu sorgulamaya başladım.
Hayatımda Arda diye biri hiç olmamıştı ki... En azından hayatımda bir yer edinecek kadar olmamıştı.
Üniversite hayatımı aklımdan hızla geçirdikten sonra lise yıllarıma gitmiştim. İzmir'deki oldukça yalnız ve kimsesiz geçen lise yıllarımdan ellerim boş çıkınca, ortaokul yıllarıma ışınlanmıştım. O zamanlarda daha da yalnız ve beter bir durumda olduğumu hatırlayınca, Arda adında tanıdığım herhangi bir kimsenin olmadığını anlamam uzun sürmemişti.
Tam karşımda kendisinin ısrarla Selim olmadığını iddia eden kahverengi gözlerin sahibinden bir türlü çekemediğim bakışlarım bir kez daha boşlukta asılı kaldığında ilkokul zamanlarımdaydım şimdi. Küçücüktüm. Eski bir kaldırım taşında oturuyordum. Yalnızdım. Ağlıyordum.
Babam geldi sonra yanıma. Öfkeyle yüzüme baktı. Bir şeyler sordu ancak ben cevap vermedim. Ağlamaya devam ettim. Canım acıyordu. Çünkü... Annem yoktu. Çünkü...
Minik bedenimi daha da öncesine taşıdım sonra. Dört duvarından üçünün turuncu renkte olduğu sınıftaydım şimdi. Hayır, sıramda oturmuyordum. Yerdeydim. Arkadaşlarımla beraber gülüp oynamıyordum. Onlar bana gülüyorlardı. Benimle dalga geçiyorlardı.
Küçük parmaklarımın kolumu sardığını hissettim. Kolum acıyordu. Yanaklarım gözyaşlarımla ıslanmıştı. Bu kadar gerçekçi hissettirmesine anlam veremedim o an. Yoksa ağlıyor muydum gerçekten de? Emin olamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın Cenneti
Romance''Baran lütfen... Lütfen anla beni, burada kalamam. Seni tanımıyorum bile... Üstelik tehlikede de olsam başımın çaresine bakabilirim. Lütfen bırak artık gideyim.'' Tam birkaç basamak çıkmıştı ki, durdu. Yavaşça bana doğru döndü ve bir kez daha donak...