4 / KURT DALAŞI

166 19 21
                                    


    '' Af edersiniz, ben ne demek istediğinizi anlamadım.''

    Senin için buradayım da ne demekti? Beni tanıyor muydu yani? Ben bu adamı hayatım boyunca hiç görmedim. Hadi ama! Böyle bir adamı bir kez görse, bir daha unutmaz ki insan.

    Tam bana cevap vermek için ağzını açmıştı ki, sürü evinden bahçeye açılan kapının, beni yağlayın artık diye yalvaran menteşeleri isyanla gıcırdadı. Başımı kimin geldiğini görmek için hafifçe sağa çevirdim. Ve şansıma bakın ki  bugün hatta ne bugünü hayatımın kalan diğer günlerinde de, görmek istemeyeceğim o insanın sesini duydum.  Çocukluğumun en büyük kabuslarından biri,  yani Johnny, öfkeli ve büyük adımlarla bize doğru yaklaşıyordu.

    Onu görmeyi biraz olsun geciktirmek için, başımı önüme çevirdiğimde; Johnny'in öfkesini zerre kadar umursamadan, gelişini lâkayıt bir tavırla izleyen Black'i gördüm.

    Ve tabi ki kaçınılmaz son gerçekleşti. Jo güneşimi perdeleyerek, gelip başucumuzda dikildi.  Black tam bir çeviklikle ayağa fırlayıp, benim de kalkmam için elini uzattı. Tam bana uzanan eli tutacağım sırada, Jo elinin tersiyle Baş Alfanın eline vurdu. Beni sahiplenirmiş gibi uzanıp omuzlarımdan tutup beni kaldıracağı sırada,

    '' Çek ellerini üstümden Jo! Kendim kalkabilirim!

    Diye itiraz ettim. Belki sesimin tonu azıcık gür çıkmış olabilirdi.  Benden asla böyle bir tepki beklemeyen Jo'nun,  bir anlığına donup kalmasından faydalanarak, ayağa fırladım. Narin bir omega olabilirim ama nihayetinde ben de bir Kurt'um. Umursamaz bir tavırla kalçamdaki toz toprağı silkelerken, Baş Alfanın bana takdir eden gözlerle baktığını gördüm.

    Omeganın yanındaki adamın kendisini sahiplenmesine izin vermeyişi, Black'in alfasının çok hoşuna gitmişti. Ve genç adam içindeki alfanın memnuniyetini hissettiğinde, dudaklarının sağ tarafı serseri bir gülümsemeyle hafifçe yukarı doğru kıvrılmıştı. Ama daha da çok hoşuna giden, bu naif ve sakin görünen omeganın, hırçın bir tarafının da bulunmasıydı. Göründüğü kadar kolay lokma değildi anlaşılan.

    Kurtlar savaşmaya değen şeyleri severdi, alfalarsa omegaları için dünyayı ateşe bile verebilirdi. Ve kesinlikle ama kesinlikle Black'in buraya gelirken aklından geçirdiği plan, gittikçe daha eğlenceli bir hal almaya başlamıştı.

    Aslında plan yapan tek kişinin kendisi olmadığını, karşısındaki alfa daha yanlarına gelir gelmez anlamıştı. Üstelik kolay vazgeçecek gibi de görünmüyordu.

     Tam tahmin ettiği gibi, Jo ilk hamlesini yapmakta gecikmedi. Sanki hesap sormaya hakkı varmış gibi, sürünün lideri omega değil de kendisiymiş gibi, öfkesini birkaç ton daha arttırarak genç kadına bağırdı;

    ''Vi burada, bu adamla ne yaptığını zannediyorsun sen?!''

      Fakat atladığı ya da unuttuğu bir şey vardı. Violet'in yıllardır içinde birikmiş öfkesi. Artık onu durduracak bir babası yoktu. Daha da iyisi birkaç günlüğüne bile olsa, sürünün lideri kendisiydi. Hem büyük bir ihtimalle kendisine ilk meydan okuyacak kişi de bu öfkeli alfaydı. Kendisiyle evlenmeyi de seçebilirdi fakat yıllardır her fırsatta dalga geçip, alay ettiği kadınla bunu düşünmek bile istemezdi herhalde. Kaldı ki o istese bile, genç kadın da, omegası da, onunla evlenmektense canlı canlı gömülmeyi tercih ederdi. Bu yüzden de Jo'nun öfkesine eş bir öfkeyle cevap verdi.

    '' Kiminle konuştuğuna dikkat et!!! ''

    Baş alfa da en az Johnny kadar, güzel omeganın tepkisine şaşırmıştı. Kırılgan bir çocuk gibi görünen bu kadının içinde, görünenden çok daha fazlası vardı. Kesinlikle çok daha fazlası! Oysa Alfanın bilmediği, hırçınlık zannettiği şey,  omeganın çocukluktan beri sırtına yük olmuş yaralarının sızısıydı.

VİOLET (DÖNÜŞÜM)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin