Tüm olanları ve karşımda tüm heybeti ile arz-ı endam eyleyen baş alfanın bana hissettirdiklerini düşünmeyi bir kenara bırakıp, içinde bulunduğumuz ana odaklanmaya çalıştım yine. Öncelikle Alfanın emirlerine uyup, sakinleşmek için derin nefesler almaya başladım. Az önceki tepkisinin aksine, sakinleşmemi beklerken tembelce beni bekliyordu. Kendimi biraz topladıktan sonra, içimde birikmiş soruları sormak için ona döndüm. Vakit gece yarısını geçmişti ve çok fazla zamanım yoktu.
'' Peki, şimdi ne olacak? Yani... Ne yapmalıyım? Seçeneğim var mı ki? Nasıl hareket etmem gerektiğini bilmiyorum. Aslına bakarsan sürü yönetimi ile ilgili hiçbir şey bilmiyorum. Takdir edersin ki, beni toplantılara falan almazlardı.''
Panikle ve heyecanla sorularımı ardı ardına sorarken, ne kadar korktuğumu anlıyor muydu acaba? Tanrılar ve Doğa ana aşkına! Ona güvenmeli miyim? Neden bu dünya da güvenebileceğim hiç kimsem yok?
'' Hey.. hey.. hey.. sakin ol. Buradayım. Yanındayım. Artık hiçbir şeyle yalnız başına savaşmak zorunda değilsin. Alfan burada! Seni koruyacak. Güvendesin. ''
Yok artık! Aklımı da mı okuyabiliyor bu adam? Ona güvenebileceğimi söyledi. Dışımdan mı konuşuyorum? Hey Alfan burada mı dedi o??? Alfan mı dedi??
Kurt'uma sahip olmam, onu sakinleştirmem artık mümkün değildi. Kuyruğunu sevinçle sallıyor ve içimde ki ormanda bir o yana bir bu yana koşuyordu. Mutluydu. Ömründe hiç olmadığı kadar. Fakat ben, hayatı hayallerinin kırıklarını toplayarak geçmiş insan yanım yani... Emin olmak için elbette tekrar tekrar onaylatmak isteyecektim.
'' A.. Alfam mı? ''
Diye sordum, yanlış duymuş olabileceğimin korkusu ve öz güvensizliğiyle... Ve tabi ki, kekeliyor olamama lanet ederek... Şaşkınlığımı ışıl ışıl gülümsemesiyle izliyordu. Aptal olduğumu düşünmemesi için dua ediyordum içimden. Bütün bunları aptallığımdan değil de, gerçekten korktuğum için sorduğumu anlayabiliyor muydu acaba? Bütün hayatı karanlıklar içinde geçmiş ve ansızın güneşin en parlak ışınlarının altına fırlatılmış bir kızdım ben. Bütün hayatı güneşin pırıl pırıl ışınları altında, herkesin gözünde parlayarak yaşamış bir alfa beni anlayabilir miydi ki?
'' Evet alfan''
Dedi büyük bir öz güvenle ve her kelimenin altını tek tek çizermiş gibi vurgulayarak.
'' İlk yapmamız gereken, evleneceğimizi duyurmak. Seni mümkün olan en kısa zamanda mühürlemeliyim ki, bana ait olduğunu bilsinler ve senden uzak dursunlar. ''
Uppss! Evlenmek mi? Mühürlenmek dedi... Bu kadar çabuk mu? Benle mi? Sanki bir iş antlaşması gibi... Benim için, benim yaşımda tüm genç kızlar için, omegalar için, dünyanın en önemli kelimelerini nasıl da soğukkanlılıkla söylüyordu? Nasıl bu kadar duygusuz olabiliyordu? Küstah bir adamdı. Lakin gerçekçi olmak gerekirse, onun yerinde ben de olsam, öyle olurdum herhalde.
'' Bu çok büyük bir karar. Buna mecbur muyuz?''
diye sorduğumda, bu kez yüzü düşen o olmuştu. Sanki onu ret etmişim de, dünya üzerinde herhangi bir omeganın bunu yapabileceğine inanmıyormuş gibiydi.
'' Evet. Kesinlikle buna mecburuz. Neden sordun? Bunu istemez misin? Bana ait olmayı? Omegam olmayı?''
diye cevap verdi aceleyle. Sanki bunu yapmayacağımdan korkarmış gibi. Heyy! Ben böyle bir adamı tereddüde mi düşürmüştüm. Daha sonra bir ara bunun keyfini çıkarmalıydım. Ama şimdi değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİOLET (DÖNÜŞÜM)
FantasíaBu hikaye, fantastik bir kurgunun içinde harmanlanmış bir öz yolculuğun öyküsüdür. Aşk en büyük eğitmendir.. Bir kadın, bir omega, kendini kaybettiği bir aşkın içinde yeniden var olabilir... Bu bir diriliş öyküsüdür. Kendinden kendine...