Cem'in gelmesiyle birlikte Ulaş, Seçkin ve Selin önceden tanışmışlardı. Ardından annemler ve yengemlerde. Şimdi ise bahçede minderlerin üstünde ben ve Selin otururken onlar sandalyemi boyuyorlar. Sandalyenin sırt kısmına çizdiğim kız kulesi resmine özenerek elbette.
Gece'lerin bahçesinden Güneş gülümseyerek giriyor. Adının hakkını veren altın sarısı saçlarını dağınık topuz yapmış, belinde biten bir tişört ve bol bir kapriyle gelip yanımıza oturuyor.
''Cem'le tanışmışsınız?''
''Mine tanışmış dün akşam. İyi çocukmuş aslında.'' diyor Selin, Cem'i süzerken. Güneş gülümseyerek cevap veriyor.
''Evet, iyi çocuktur. Arada Gece'yle takılırlardı, sonradan Korkut çıktı tabi.'' Korkut'un adını duyunca Gece'yi arama isteği doğuyor içime. Ama henüz sandalyemin işi bitmediği için bu isteği bağrıma basıyorum. Gece beni dün akşam evime bıraktıktan sonra bir süre onu izlemiştim ve hiç de mutlu değildi, aramızda geçen konuşmalara rağmen üstelik. Bu sabah ise erkenden çıkışını görmüştüm camda, yanında bir çanta vardı ve üzerinde ise spor kıyafetleri. Muhtemelen sitenin spor salonuna gidiyordu. Başta pek önemsememiştim, ama yürüyüşündeki dalgınlık ve yüzündeki mahrum bakışlardan ne kadar üzgün ve yorgun gözüktüğünü anlayabilmiştim. Eh, bende Selin'le kavga etmiş olsaydım muhtemelen böyle görünecektim. Her ne kadar karşı tarafta suç olsaydı da.
''Bu arada...'' diyor Selin hararetle etrafına bakınarak. ''...Gece nerede?''
''Sitenin spor salonuna gitti. Canı sıkılınca kas yapıyor salak.'' Gece'ye salak demesi hoşuma gitmese de beni gülümsetiyor. Çok sempatik bir kişiliğe sahip Güneş. Bizden yaşça büyük olmasına rağmen iyi uyum sağlıyor. Aramızdaki farkı hiç hissettirmiyor, zaten buna güneş rengindeki sarı saçları ve sevimli gülümsemesi, bunlara ek olarak el hareketleri ve tıpkı liseli bir genç kız gibi kıkırdaması, sakinliği, sevecenliği, espritüelliği ve son olarak boyu, aramızdaki yaş farkını tamamıyla unutmamızı sağlıyor. Sanki o da bizim gibi on yedi yaşında.
''Dün gece ne yaptınız?'' diye soruyor Güneş, yüzüne düşen birkaç tutamı kulağının arkasına atıp bana dönerken. Nefesimi tutup toparlanıyorum.
''Sahil kenarında yürüdük. İlerledik yani, zaman geçirdik. Sonra bileklik aldık.'' Selin gece gösterdiğim bilekliği Güneş'e benden önce gösterme çabalarına girmesin diye, sol bileğimdeki bilekliği gösteriyorum.
''Aa, bu muydu aldığınız? Gece onu masasının üstüne bırakmış sabah. Bende kaybolmasın diye çekmecesine bırakmıştım.'' duyduğum şeyle kısa bir şok geçiriyorum. Neden istememek yerine alıp attı ki?
Selin surat ifademi görünce Güneş'le birlikte kalkıp düşünmeme izin vermek için uzaklaşıyorlar, Ulaş'ların yanına gittiklerini görüyorum sadece. Babam gelip masaj saati olduğunu söyleyince beni odama götürmesine izin veriyorum.
Yaklaşık bir saat sonra tekrar aşağı inmiş, Cem'le çay içiyoruz. Seçkin babamlarla markete gitmiş, Selin ve Ulaş ise ortalıklardan kaybolmuşlardı. Güneş'in gitmesiyle birlikte annem ve yengemi de götürmüştü. Yani, koca yazlıkta ben ve Cem varız, diyebilirim.
''Yarın gölde kayıkla açılacağım biraz. Sende gelmek ister misin?'' içimi bir heves kaplıyor. Ama aynı zamanda korkuyorum da.
''Olur... ama çok açılmasak?'' gülümsüyor.
''Merak etme, çok dikkat ederim.'' bu sırada yan yazlıkla aramızdaki demir kapının aralandığına dair gıcırtılı bir ses duyuyoruz.
''Gece?'' Cem'in şaşkın seslenişiyle başımı çevirip Gece'ye bakıyorum. Havaya diktiği saçları, beyaz bol tişörtü ve lacivert kaprisiyle bana ilk gördüğüm zamanlardaki günlerini hatırlatıyor. İlk gördüğüm zaman ki yenilmezlik tavırları, kendisini yükseklerde gören huyu ve karizmatik kişiliğine yardımcı olan yürüyüşü...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ENGEL
Novela Juvenil''Olmaz Gece, yapamayız. Daha ne kadar götürebiliriz ki?'' ''Gider! Sonuna kadar gider! Sen ne dersen de senden asla bıkmam ben.'' ''Sana istediğin hiçbir şeyi veremem.'' ''Senden bir şey istemiyorum ben. Sadece birlikte olalım yeter.'' ''Gece ben y...