"Festivalde iyi mal toplarız. Hadi, daha fazla oyalanmayın da hazırlanıp gidin." Odadaki diğer çocuklar ile birlikte başımızı sallayıp odadan çıktık. Bu gün hava yağışlı duruyordu. Eğer iyi iş çıkarırsam, sıcak bir uyku çekebilirdim.
Diğerleri ile odaya girip üzerimizi değiştirmeye başladık. Sözde soylular gibi giyinip halka karışacaktık. Üzerime lacivert kıyafetleri geçirip maskemi taktım. Bu festivalde herkes maske takar ve sunaklara kim olduğunu gizleyerek adakta bulunurdu.
Çocuklarla birlikte evden çıkıp etrafa dağıldık. Bir süre boyunca kimseyi soymadım. Ardından birkaç kişi soyup kalabalığa yaklaştım. Bu şekilde devam edersem iyi iş çıkarırdım. Öğlene kadar ceplerimi doldurmuştum bile. Eve dönmek için halkın arasından ayrılırken kalabalığa yaklaşmakta olan Jihoon'u gördüm. Maskesini takmaya çalışıyordu. O yaşlı adam etrafında yoktu. Yaklaşıp kolundan tuttum ve boş sokaklardan birine doğru çekiştirdim.
"Hey! Ne yapıyorsunuz?! Bırakın beni!" Duvara yaslayıp bir elimle ağzını kapattım. Etrafta kimse yoktu neyse ki. Ona döndüğümde korkulu gözlerle beni izliyordu. Çok mu korkutmuştum acaba? Boştaki elimle maskemi kaldırıp yüzümü görmesini sağladım.
"Sakin ol." Ben olduğumu görünce derin bir nefes alıp verdi. Ellerini elimin üzerine koyup çekmeye çalıştı.
"Bağırmak yok, tamam mı?" Başını sallayınca elimi indirdim. Nefes nefeseydi. Çok mu korkutmuştum acaba?
"Neden getirdin beni buraya?"
"Halkın arasına girmeni istemiyorum."
"Ama festiva-..."
"Sana bir şey dedim. Hadi ormana gidelim. Böğürtlen yemek ister misin?" Bir süre durup olumlu anlamda başını salladıktan sonra elinden tuttum ve ormana doğru ilerledim. Hemen peşimden geliyordu. Ormana gidene kadar ne o konuştu, ne de ben. Patikadan ayrılarak böğürtlenlerin olduğu çalılıklara götürdüm onu. Böğürtlenlerden birini almaya çalışırken elini kestirmişti. Gözümden bir şey kaçmaz benim.
"İyi misin?" Elini ellerim arasına alıp kolumun ucundaki kumaşa sildim kanını.
"Üzerin kirlenecek." Elini çekmeye çalıştı ama izin vermedim.
"Biraz daha dikkatli olman gerek." Dikkatlice bir böğürtlen koparıp ağzına uzattım. Bir süre öylece elime baktıktan sonra ağzına aldı.
"Oh bu çok lezzetli." Gülümsedim ve bir parça daha uzattım. Tüm gün boyunca ormanda gezip böğürtlen yemiştik. Hava kararmaya başlarken ona döndüm.
"Eve gitme zamanı küçük efendi."
"Hah! Aramızda sadece bir yaş var."
"Yine de benden küçüksün." Eve gidiş yolu gülerek geçmişti. Önce onun evine uğradık.
"İçeri gelmek ister misin? Yemek yeriz. Hem, belki bu gece misafirim olursun?" Yüzündeki gülümseme görülmeye değerdi. Hafifçe gülümsedim.
"Üzgünüm, bazı işlerim var. Belki daha sonra?" Gülümsemesi solmuştu, ama yine de bozuntuya vermeden iyi akşamlar dileyerek evine gitti. Gidişini izledikten sonra yürümeye başladım. Saat epeyce geç olmuştu. Ellerimi cebime koyduğumda paraların hâla yerinde olduğuna emin oldum.
Evin bahçesine girdiğimde birkaç çocuk bana bakıyordu. Aralarından Jeongwoo öne çıkıp konuşmaya başladı.
"Efendi seni bekliyor. Neden bu kadar geç kaldın?"
"Bazı işlerim vardı."
"Yine de çok kızdı. Hadi daha fazla bekletme. Yanına git." Başımı salladım ve efendinin odasına doğru ilerledim. Kapıyı çalıp içeri girdiğumde tek başına içki içtiğini gördüm.
"Ahh demek geldin?" Başımı sallayıp karşısına oturdum. "Nerde kaldın? Yoksa yanındaki zengin çocuk seni ayartmaya mı çalışıyordu?"
"Hah? Efendim o öyle biri-..."
"Kes! Mallar nerede?" Cebimden çıkardığım paraları önüne koydum. "Bu kadar mı? Tüm gün boyunca ortalarda gözükmedin ve sadece bu kadar mı?"
Ah hayır...
-
ya biliyorum Jihoon daha uzun ama çaktırmayın, olayın gidişatı bozuluyor yoksa xjsmzmmzjs
10. bölümde final yaptırmam çok zor, sanırım bu da 15. bölümde final olacak
kötü adamı Yang HyunSuk mu yapsam ki acaba 😼
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.