i gave up

730 68 34
                                    

Aslında bunu çok önceden yazmıştım fakat arşivin derinliklerine fırlatmıştım. Sadece paslanmasını istemediğim için paylaşıyorum açıkçası. Ne kadar güzeldir orası sizin takdiriniz ben sadece yazdım işte. Aklıma bir anda zembille inen bir kurgu bu. Neyse ya çok uzattım. İyi okumalarr

*Hikaye Niall'ın ağzından. *

///

"Dün karşılıksız bir çektir unutun, yarın bir senettir ona fazla güvenmeyin, bugün sahip olduğunuz nakittir, onu kullanın!"

-Edwin Bills

__2010__ yaş 17__

"Ne oldu?" diye sordum Leslie'nin gözyaşlarının nasıl yanağından süzülüp aktığını izlerken. Cevap vermedi. Sorumu tekrarladım, "Leslie ne oldu söyle lütfen, endişeleniyorum."

Gözlerinin altını parmaklarının ucuyla sildikten sonra devam etti, "Önemli bir şey değil." ağlayışı tekrar suyüzüne çıktı ve daha çok şiddetlenmesi beni endişelendiriyordu. Bulduğu en yakın koltuğa güçsüzlükle kendini bıraktı ve köşeye sindi. Yüzüme her baktığında ağlayışı artıyordu. Gerçekten endişelenmeye başlıyordum.

"Tanrı aşkına Leslie, ne oluyor?"

"Sıkıldım..."

"Neden?"

Ağlamaktan nefes aldığı zaman cevaplıyordu. "Her seferinde olmayacağını bile bile umut edip sonra her zaman olduğu gibi hayal kırıklığına uğramaktan, yanılmaktan, hayal kurup gerçekleşmemesinden..." Kesik, derin bir nefes aldı. "Çok bitkin hissediyorum." Yavaşça yanına oturdum ve kollarımı ona tam saracakken sinirlenir gibi olup ani bir refleksle uzaklaştı benden.

İnadına sarıldım ona. Bu sefer kaçmasına izin vermedim. Sonra gözyaşları hızlandı ve rahatladı. Kulağına onu daha da sakinleştirmesini umarak fısıldayarak konuştum. "Su ister misin?" Kafasını salladı. Onu sarsmamak adına yavaşça kollarımı çektim ve yerimden kalktım. Hayret edilecek şekilde gözyaşları durmak bilmiyordu. Onu üzenin canını okuyacağım diye düşündüm içimden. Kimse benim biricik arkadaşımı, çocukluk arkadaşımı bu derece üzemezdi. Ki sanıyorum daha önce onu bu denli üzen olmamıştı.

Onu üzeni bulacağıma söz vererek içeriye elimde onun en sevdiği bardaktaki suyu taşıyordum. Koridordan geçerken Leslie ayakta dahi zor duruyor, sağa sola tutunup yürümeye çabalıyordu ve aynı zamanda sessiz olmaya özen gösteriyordu. Durdum ve ne yaptığını, nereye gittiğini izledim. Bir iki adımdan sonra ağlaması tekrar şiddetlendi ve en yakındaki koltuğa istemsizce düştü. Yanına gidecektim ama son anda kendimi durdurdum. Ne olduğunu öğrenmem gerekiyordu. Gerçekten onun adına korkuyordum. Telefonunu cebinden çıkardı ve biraz oyalandıktan sonra telefondan sesler gelmeye başladı. Videoydu. Dinledim. Benim sesimdi. Leslie'nin sesi. Bu videoyu hatırlıyordum. İlk tanıştığımızda Leslie'yle birlikte gittiğimiz bir kamptandı video. Gitar çalıyordum. Hatta Doğruluk-Cesaretlik oynamaktan sıkılmıştık ve ortam bozulmak üzereydi. Leslie bundan oldukça mutsuzdu ve benim olayı kurtarmam gerekiyordu. Leslie'ye gitar çalmıştım. Dikkatimi dağıtan şey Leslie'nin videoyu izlerken gülümseyişi olmuştu. Telefonunu cebine tekrar koyup kapıdan çıkmadan önce mırıldandı.

"Yalvarırım seni beklemekten vazgeçtiğim gün gelme."

___2012__ yaş 19__

Ben ne yapıyordum? Ne yapmıştım? Nasıl yapabilmiştim? Ben onu nasıl farketmemiştim?

Aklımı yitirecektim. Hayatımda en çok değer verdiğim kişiyi adeta paramparça etmiştim. Hiç acımadan, düşünmeden, bencilce...

Sinir krizi geçirecek gibi oluyordum, kendimden soğuyordum. Birine yapabileceğim en kötü şeyi yapmıştım belki de.

I gave up // n.h [one-shot]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin