38 - Yedi Nisan
Doğum günlerinden nefret ediyordum.
Çok nefret ediyordum. Hediye seçmek eğer gerçekten değer verdiğim birinin doğum günü söz konusuysa benim için korkunç bir zaman aralığına dönüşüyordu.
Günlerce, gecelerce düşünmek zorunda olduğum günler gelmişti. Bu işe kızlarla birlikte kafa patlatıyorduk ve hepimiz çıkmazdaydık. Maddi durumu iyi olan ve istediği her şeye sahip birine ne alınabilirdi ki?
Sondan bir önceki gece Merve ağlak bir sesle "Ben uyumak istiyorum artık! Mehir gözünü seveyim bırak uyuyalım." dedi. Gözüm saate kaydı. Alt tarafı saat gecenin iki buçuğuydu. Ne bu tantana?
"Hediye bulmadan olmaz! Yedi nisana ne kaldı şurada? Bir şey bulmak ve yarın halletmek zorundayım."
"Yanına gideceksin işte daha ne." dedi Merve inatlaşarak. "O bir sürpriz güzelim, hediye değil." dediğimde yüzünü ellerinin arasına alıp acıyla inledi.
"Bakalım. Çok şikayet ettiği bir şey var mı?" diye sordu Sude.
"Beni az gördüğünden şikayet ediyor. Bitirme sınavları yaklaştı çünkü." Tolga bu sınavları verdikten sonra mezun olacaktı ve daha şimdiden yönetimden teklif almıştı. Kırmızı asası ona kapıları açmaya başlamıştı bile.
"İşte bu!" dedi Merve ellerini yüzünden çekerek. "Mehir Kandemir'e nakil aldır."
Gözlerimi devirip koluna vurdum. "Ben de ciddi bir şey önereceksin sandım." dediğimde kıkırdadı.
"Mehir... Benim aklıma bir fikir geldi galiba."
Sude'ye döndüm heyecanla. "Ne?" Gülümsedi. "Bak şimdi..."
Yedi Nisan (Tolga'nın yirmi dördüncü yaşı),
"Mete, ben birazdan geleceğim. Tolga'yı gözden kaybet hemen."
"Tamam, tamam. Her şey konuştuğumuz gibi." dedi Mete.
Birkaç gündür her gün ona mesaj atıp planı yeniliyordum. Numarasını müdirenin kaynaklarından almıştım. Aslında... Çalıştım ama pişman değildim. Her şey sürpriz içindi.
Demir bana ışınlanmayı öğretmişti. Henüz lisansım olmasa da -ışınlanmak için lisans istiyorlardı, ehliyet gibi.- en hızlı ulaşım yolu buydu ve kaçak göçek gidecektim.
Üzerimdeki elbiseyi düzelttim. Bu gün için güzel bir elbise almıştım çünkü aklıma Tolga'nın bir dolu olan eski sevgilileri gelmişti. Eh, gösteriş yapmayı severdim.
Elbisem V yaka dekolteli ve ince askılıydı. Nisanın başı olmasına rağmen Mete Kandemir'in sıcak olduğunu çünkü özel bir ısıtma büyüsü kullandıklarını söylediği için endişelenmemiştim. Beyaz, kısa elbisenin önünde büyük siyah düğmeler vardı.
Spor ayakkabılarımı giyip sırt çantama asamı koydum. Aslında yanıma almayacaktım ama sonra asam olmadan kendimi çıplak hissedeceğimi düşünüp almaya karar verdim.
Gözlerimi kapatıp gitmek istediğim yeri mırıldandım ve kendimi orada hayal ettim. Midem bulanıp kendine geldiği an gözlerimi açtım. Kandemir'in büyük, kahverengi binasının önünde duruyordum.
Öğrenciler bahçede vakit geçirirken forma giymemiş beni görünce dönüp bakmaya başladılar. Onları umursamadan Mete'nin bana anlattığı yere ilerlemeye başladım. Üst kata çıkarken "Küçük hanım, kayıp mı oldunuz?" diyen sesi duydum.
Döndüğümde okul müdürüyle karşı karşıya geldik. "Mehir Beytürk." dedi şaşırarak. Gülümsemeye çalıştım. "Merhaba müdür bey. Nasılsınız?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈
Fantasy𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈 │Her bir rengin anlamı vardır derler lakin hiçbir rengin anlamı hayatı pamuk ipliğine bağlayacak kadar tehlikeli olmamıştı. © audrisimpavi...