Günümüz, Michael
Nefes nefese kalmış bir şekilde kendimi Luke'un üzerinden çekerek, yanına attığımda başını gömdüğü yastıktan kaldırarak bana döndürdü.
" Bu iyiydi. " diyerek nefesini yüzüme üflediğinde elimi hızla inip kalkan göğsüme bastırdım. İtiraf etmek gerekirse, öyleydi. Bu iyiydi, son zamanlarda yaptıklarımın en iyisiydi. Ama içimi doldurmuş bu yanlışlık hissi geçmiyordu. Gittikçe büyüyor gibiydi, gittikçe daha da çileden çıkarıyordu beni. Ve ne zaman gerçeğe yakın hissetsem, hislerimi söyleyecek gibi olsam bu durum beni sıkıntıya sokuyordu. Dudaklarımdan çıkan tüm güzel kelimelere pişman oluyordum. Aynı şuan olduğu gibi.
" Luke, " nefeslerim yeni yeni düzene girerken gözlerimi ondan çekip tavana diktim. " Bu doğru hissettirmiyor. "
" Sikeyim Michael! Senin bu doğrularından bıktım. " kafasını sinirle tekrar yastığa gömdükten sonra boğuk sesi ile devam etti. " Az önce üzerimde tepinirken gayet doğru hissediyor gibiydin. "
Bu söylediği karşısında yutkundum. Ama bir şey söyleyecek gücü kendimde bulamamıştım. Bir süre odaya derin bir sessizlik hakim oldu. O kadar sessizdi ki neredeyse hızla çarpan kalbimi duyabilirdim ve diğer organlarımın işleyişlerini. En sonunda boğuk kahkahaları -ve yapmacık- , odanın sessizliğini böldüğünde kafasını yastıktan kaldırarak vücudunu bana döndürdü.
" Tam bir sik kafalısın Mike, beni kullanmadığını söylüyorsun ama her seferinde kullanıyorsun. " parmakları çıplak göğsümde bir süre dolandı. Hala istemsizce gülüyordu. Ama daha çok, canı acıyor gibiydi. Parmakları geçtiği her yanı yakarken gözlerini kapattı. Sarı kirpikleri yüzüne nefeslerim çarptıkça yanaklarını okşuyordu. Bir an için onu kirpiklerinden bile kıskandım; çünkü onlar, ona dokunurken bunu en doğru şekliyle yapabiliyorlardı. Gözlerini açmadan devam etti,
" Seni suçlamıyorum, bu hikayedeki aptal benim sanırım. Her seferinde sana kanıyorum. Oysa sen Michael Clifford'sın; katıksız bir pezevenk. Sana nasıl kanıyorum her seferinde anlamıyorum. " dudaklarım ona cevap vermek için aralandığında sanki bunu hissetmiş gibi birden gözlerini açtı. Mavi gözleri içime işlerken benim konuşmama izin vermeyerek tekrar konuşmaya başladı.
" Seni her gördüğümde nefeslerim kesiliyor, kalbim hızla çarpıyor ve aklım karışıyor. Düşüncelerimi bulandırıyorsun Clifford ve ben ne yapacağımı bilmiyorum. " üzerine örttüğü ince çarşafı tekmeleriyle iterek yataktan kalktı. Yerden aldığı giysilerini büyük bir sakinlikle üzerine geçirdi,
" Sadece karşımda durman bile aklımı karıştırıyor ve sen sanki bana inat daha da karışması için her şeyi yapıyorsun. " cümlesinin sonuna doğru sakinliğini korumayı başaramayan bir şekilde sesi yükseldi. " Karar ver Clifford, hislerin hakkında bir karar ver. Ve beni neyin olarak gördüğün. "
Gözleri, gözlerime kitlenmişken ona bir şey söylemek zordu. Yavaşça yataktan kalkarak kıyafetlerimi toparladım. Hepsini üzerime geçirdiğimde o kollarını göğsünde kavuşturmuş bir şeyler dememi bekliyordu.
" Aklını karıştırdığım için üzgünüm. " dedim, ciğerlerime bolca hava doldurarak rahatlamaya çalıştım. Ama nefeslerim sanki soluk borumda takılıyor gibi hissediyordum. Boğuluyor gibi hissediyordum. " Fakat hislerim hakkında verdiğim tek karar bunların yanlış olduğu. Biz arkadaş olmalıyız Luke, bizim için en iyisi bu. " kelimeler dudaklarım arasından dökülürken o her kelimemde topuğunu sertçe yere vuruyordu.
" Oh, " cümlem bittiğinde dudakları aralandı. " Anlıyorum. " şimdiye dek içinde tutmaya çalıştığı öfkesini artık dizginlemekte zorlanıyordu. " O zaman siktir git. " kaçınılmaz öfkesini dışarı kustuğunda yutkundum. " Madem yanlış hissediyorsun, git o zaman. Çünkü senin küçük sürtüğün olmaktan sıkıldım. "
Gözlerim parkeleri süzerken " Haklısın. " diye mırıldandım. " Belki de en iyisi bir daha böyle bir şey olmamasıdır. Arkadaşız sonuçta. "
" Belki o bile olmamalıyız. " dediğinde kafamı sonunda kaldırıp ona baktım. " Belki de artık zorunda kalmadığımız sürece görüşmemeliyiz. Çünkü görüştüğümüzde bu istediğimiz gibi gitmiyor, en azından senin istediğin gibi. "
" Pekâla. " bu sözlerine karşılık sesim oldukça kısık çıkmıştı, " Gidiyorum o zaman? "
" Sikeyim! Git artık Clifford! " sıkkınca iç çektiğinde ayaklarımı sürüyerek kapıya yöneldim.
Hayatımda artık Luke Hemmings'in yer almayacağı gerçeği canımı yakıyordu. Bu sanki parmak uçlarımdan başlayıp da saç tellerime hatta kemiklerime kadar inen bir ağrı gibiydi. Tüm vücudum bu acı içerisinde titrerken ne yapacağımı bilmiyordum. Ve aklıma gelen anılar seli, yalnızca daha da kötü hissetmeme yol açıyordu.
Tamam lütfen aralarını yeniden bozduğum için bana küfür etmeyin kjlksşs ama hazırladığım final için bu gerekliydi,
ve söylemeliyim ki final klişeler klişesi olacak
AMA OLSUN BEN KLİŞELERİ SEVERİM
sizi seviyorum demiş miydim?multiye bakın!
sizi seviyorum xx